Bugün Cumhuriyetimizin 101. yılını kutlarken gururlu, ama aynı zamanda düşündürücü bir tabloyla karşı karşıyayız.

Tarih boyunca verimli topraklarımıza bir dal parçası diksek filizlenir ki buda Anadolu’nun bereketli yapısını bize gösteriyor.

Ancak bu kadar bereketin, zenginliğin ortasında hâlâ açlık, yoksulluk ve ekonomik güçlüklerle boğuşan bir toplum olmamız, geleceğimiz adına kaygı verici bir tablo çiziyor.

Bunun altında yatan temel sebeplere baktığımızda, “cehalet” ve “ihanet” kelimeleri, bu tabloyu açıklayan en can alıcı kavramlar olarak karşımıza çıkıyor.

Toplumsal refahımızın önünde bir engel olarak cehaleti ele aldığımızda, eğitim sistemimizdeki eksiklikler ve düşünceye vurulan prangalar başrolde.

Bugün güçlü bir ordumuz ve birlik içinde bir milletimiz var, fakat bu güç, toplumsal bilinçle desteklenmediğinde sonuçsuz kalıyor.

Okullarda çocuklarımızı ezbere dayalı, sorgulamayan bireyler olarak yetiştiriyoruz.

Eleştirel düşünce, bilimin rehberliğinde yol almak yerine, sadece günü kurtaran yaklaşımlarla toplum uyutuluyor.

Bugün hâlâ nüfusun önemli bir kesimi ekonomi ve demokrasi arasındaki bağı doğru kavrayamıyorsa, suçu başkalarına değil, eğitimsizlik zincirinin kopmamasına sebep olan kendi içyapımıza bakarak aramamız gerekiyor.

İhanet ise toplumun kaynaklarının yanlış kullanılması, halkın refahını gözetmeyen uygulamaların sürdürülmesi anlamında ortaya çıkıyor.

Ekonomik kalkınma yerine bireysel çıkarların öne konduğu, kamu kaynaklarının şeffaf bir şekilde yönetilmediği bir ortamda, toplumun güven duygusu da zedeleniyor.

Hâl böyleyken, ülkemiz bugün ekonomik anlamda “sürünüyor” diyebiliyoruz.

İhracattan sanayiye, teknolojiden tarıma kadar birçok alanda kendi gücümüzü ve kaynaklarımızı etkin kullanabileceğimiz imkânlara sahibiz.

Ancak bu kaynakları doğru yönetme sorumluluğu olanlar, çoğunlukla bireysel veya kısa vadeli çıkarları tercih ediyor.

101 yıl önce, Cumhuriyet, halkın kendi kaderini tayin etmesi, toplumsal bilincin ve özgürlüğün yüceltilmesi adına kuruldu.

Bugün ise ekonomik özgürlüğümüz, yaşam standardımız ve toplumsal huzurumuz için Cumhuriyet’in temel ilkelerine daha sıkı sarılmamız gerekiyor.

Bu topraklarda cehaleti bilgiyle, ihaneti sadakatle yok edebildiğimiz gün, işte o gün yalnızca Cumhuriyetimizin yaşını değil, her alanda kendi ayakları üzerinde duran güçlü bir Türkiye’yi de kutlayacağız.

Cumhuriyetimizin bu 101. yılında, geçmişe özlem değil, geleceğe umut dolu adımlar atmanın zamanı geldi.

Yaşasın Cumhuriyet!

Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!