Bugün Zonguldak'ta gerçekleşen STK ve iş insanları buluşmasına katılan Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi, yerel basınla ilgili yaptığı açıklamalarla gündeme geldi.

Zeybekçi, gazetecilerin tasarruf tedbirlerine dair sorularına karşılık, yerel basını son derece önemli bulduğunu belirtti ve gazetelere alınan abonelik kararının gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.

Zeybekçi'nin açıklamalarındaki tutarsızlık o kadar belirgin ki, bir yandan yerel basını "önemli" bulduğunu ifade ederken, diğer yandan devletin tasarruf tedbirleri kapsamında yerel gazetelere aboneliklerin durdurulmasına göz yumuyor.

"Doğrudur," diyor Zeybekçi, "Abone olunmaması kararı yanlış."

Peki, bu nasıl bir açıklama?

Madem bu kararın yanlış olduğunu kabul ediyorsunuz, neden bu karar alındı?

Yerel basını desteklemenin yolu, sadece sözde övgüler dizmekten mi geçiyor?

Bu çelişki bile, yerel basına karşı gösterilen samimiyetsiz tavrın en açık kanıtıdır.

Önce, devletin tasarruf tedbirleri adı altında yerel gazetelere darbe vuruluyor, ardından basın mensuplarının karşısında "yerel basın çok önemli" denilerek gönülleri okşama gayreti içerisine giriliyor.

Zeybekçi'nin sözde desteği, aslında yerel basını gerçek anlamda desteklemekten çok uzak.

Bu açıklamaları, gazetecilerin "gönlünü almak" ve onları geçici olarak rahatlatmak için yapılan bir manipülasyon olarak görüyorum.

Dikkat edilirse, bu tür açıklamalar sık sık karşımıza çıkıyor.

Hükümet yetkilileri, bir taraftan yerel basına yönelik maddi desteği kesiyor, diğer taraftan basının kamuoyundaki etkisini göz ardı edemeyerek onları memnun etmeye çalışıyor.

Yerel basının ayakta kalabilmesi, ekonomik olarak sürdürülebilir bir yapıya kavuşması gerekirken, hükümet yetkilileri sadece güzel sözlerle bu sorunu çözebileceklerini zannediyor.

Ancak yerel basın mensupları, sadece "övgü" ile ayakta duramaz.

Devletin ve kamunun desteği olmadan, özellikle Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde faaliyet gösteren yerel gazeteler varlıklarını sürdüremez.

Gazeteciler ise Zeybek’in bu sözlerini "müjde" olarak kamuoyuna sunmak zorunda kalıyorlar.

Peki, bu müjdenin arkasında ne var?

Hangi somut destek sağlanıyor?

Hiçbir şey.

Sadece lafta kalan, yerel basını oyalayan birkaç güzel söz.

Tasarruf tedbirleri kapsamında yerel basının abonelikleri durduruluyorsa, bunun çözümü sadece "yerel basın önemli" demekle olmaz. Basının sürdürülebilirliğini sağlayacak politikalar geliştirilmelidir.

BARBEKÜ ŞEFİ MUSTAFA EMEN!

Sevgili okurlar, bugün sizlere başka bir konu olan Zonguldak’ın en "vizyoner" derneğinden bahsedeceğim!
Karaelmas Gazeteciler Derneği (KGD).
Evet, yanlış duymadınız, bu derneğimiz gazetecilik alanında devrim yapacak projeler yerine, barbekü partileriyle anılırken gazetecilik mesleğinin vizyonuna bu şekilde katkı sağlayabileceğini düşünüyor!
KGD Başkanı Mustafa Emen’in, dernek başkanlığına aday olduğunda verdiği vaatlerden sadece biri gerçekleşmiş!
Barbekü Partisi!
Gazetecilik mesleğinin onurunu ve geleceğini barbeküde pişen köftelerde aramak, gerçekten de cesur bir vizyon örneği.
Mustafa Emen’i bu başarısından dolayı kutluyorum.
Kim bilir, belki de bu partiler sayesinde gazeteciliğin geleceğini kömür ateşinde pişiriyordur!
Derneğin yönetim kurulu üyesi Fadime Yılmaz da bu "vizyon" denizinde yüzemeyip istifa etti.
Yılmaz, "Meslek açısından karşılığını bulamadığım yönetim kurulu üyeliğinden istifa ediyorum," diyerek, derneğin barbeküyle sınırlı kalmış vizyonunu aslında nazikçe eleştirdi.
Tabi okumuş kadın.
Derneğin içine ettiler diyemedi de “Meslek açısından karşılığını bulamadığım” dedi.
Belki de Fadime Yılmaz, dernekte barbekü yerine gerçek gazetecilik faaliyetleri görmek istemiştir, kim bilir?
Tabi başkan Mustafa Emen, TTK emeklisi ve fındıkçılık geçmişiyle gazetecilik dünyasına yeni bir soluk getirdi.
Fındık kabuğu kadar ince espri anlayışı ve kömür kadar karanlık mizahıyla derneği adeta bir tabela derneğine dönüştürdü.
Mustafa Emen’in koltuk sevdası, gazetecilik mesleğinin aslında ne kadar "köklü" bir şekilde temsil edildiğini gözler önüne seriyor.
Fadime Yılmaz’ın istifası bile bu gerçeği değiştiremiyor.
Belki de derneğin tek ihtiyacı, gazetecilik yerine barbeküde uzmanlaşmış bir şef!
Mustafa Emen’e bu "lezzetli" vizyonu için teşekkür ediyoruz.
Umarız, bir gün gazetecilikte ve gazetecileri temsil eden bir dernekte de aynı başarıyı yakalar!
Şimdi bunları biz neden söylüyoruz.
Biliyorsunuz ki en son KGD Başkanlık seçiminde, KGD’yi ilk defa başkanlık yarışına sokmuştuk.

O dönem 18 yıllık bir geçmişi olan dernekte başkanlık seçimi hiç yapılmamıştı.
Her yerde olduğu gibi burada da demokrasinin olması gerektiğini, bu derneğin gazetecilik mesleğinin faaliyetlerine katkı sunmasını istediğim için başkanlığa adaylığımı koymuştum.
KGD’nin yanlış yönetildiğini bu işlerin düzelmesini gerektiğini söylemiştim.
Gel gelelim geldiğimiz noktada ne kadar da haklı olduğumuzu maalesef görüyoruz.
O gün bunları savunduğumuz ve söylediğimiz için bizi KGD’den ihraç bile etmişlerdi.
Aslında ne güzelde yapmışlar.
O gün bizi ihraç etmeselerdi belki bu gerçekleri bugün yine konuşamayacaktık.
Hür olmak ne kadar da güzel.
Tabi bu yazıdan sonra bir kenetlenme olacaktır.
Yönetim kurulunda ki arkadaşlara da bir sözüm var.
Biz bunları söylüyoruz diye bize karşı kenetlenmeyin, gazetecilik mesleğini daha ileri nasıl taşırız, meslektaşlarımıza nasıl daha faydalı olur, onların haklarını daha fazla nasıl koruruz mantığı ile kenetlenmekte fayda var.
Bizden söylemesi!
Yoksa her sene fındık sezonunda başkan gelecekte bir şeyler yapacağız diye beklersiniz!