Son dönemde Zonguldak'ta yaşanan olaylar, hepimize düşünmemiz gereken ciddi bir gerçeği işaret ediyor.
Anormalliklerin normalleşmesi.
Bugün gazetecilere yönelik saldırılar yarın bürokratlara, siyasetçilere hatta sıradan vatandaşlara yönelebilir.
Toplumda şiddet ve hukuksuzluğun olağan bir durum olarak kabul edilmesi, bizi tehlikeli bir yola sürüklüyor.
Asıl büyük tehlike ise yaşanan bu olayların, “bunlar zaten normal” şeklinde karşılanmasıdır.
Zonguldak gibi bir şehirde şiddet ve hukuksuzluk, toplumsal bir hastalığın belirtisidir.
Ancak bu hastalık sadece belirli kesimlerde değil, toplumun tamamında yayılma potansiyeline sahiptir.
Bugün gazetecilere saldıran zihniyet, yarın şehirdeki bürokrasiye, sonrasında ise siyasetçilere ve halka yönelecektir.
Böyle de olmuştur, olacaktır.
Bu tür saldırıların ve kaosun sonu ise hiç hayırlı olmayacaktır.
Şiddetin ve hukuksuzluğun kök saldığı bir ortamda, ne demokrasiden ne de toplumsal huzurdan söz edilebilir.
Toplum olarak en büyük sıkıntımız, bu tür olaylara karşı takınılan kayıtsız tutumdur.
"Bunlar zaten hep oluyordu" diyerek, her saldırıyı ya da hukuksuzluğu normalleştirmek, toplumsal çöküşün ilk adımıdır.
Olaylar karşısında duyarsızlaşmak, suyun altında kaynayan bir tehlikedir.
Görünüşte sular durgun olabilir, ancak altta büyük bir fırtına patlamaya hazırdır.
Zonguldak’ta yaşanan gazetecilere saldırı gibi olaylar, toplumsal bir fırtınanın habercisidir.
Ancak asıl sorun, bu fırtınayı görmezden gelerek, her şeyi normal karşılamaya devam etmek olacaktır.
Olayların normalleştiği bu anormal düzende en büyük kaybı Zonguldak’ın kendisi yaşayacaktır.
Halk arasında, "Nasıl olsa bu işler böyle, değişmez" anlayışı yerleştiğinde, çözüm üretme kapasitemizi de yitiririz.
Vatandaş, bu durumu kendi aralarında çözmeye kalkıştığında, hukukun ve düzenin yerini kaos alır.
İşte o zaman Zonguldak için tehlike çanları çalmaya başlar.
Eğer bir şehirde adalet, güvenlik ve düzen zayıflarsa, o şehirde yaşayan herkes kaybeder.
Zonguldak'ta yaşanan bu olaylar, sadece yerel bir sorun olarak görülemez.
Toplumsal dokuyu bozan, hukukun üstünlüğünü hiçe sayan bu tür olaylar, tüm ülkeyi etkileyen bir yaradır.
Gazetecilere yapılan saldırı, sadece bir grup insanı hedef almaz; bu saldırı, toplumun bilgi edinme hakkını, ifade özgürlüğünü ve demokratik değerlerini hedef alır.
Eğer bu tür olaylar karşısında sessiz kalınırsa, hukukun yerini zorbalık, adaletin yerini kaos alır.
Bu yüzden, Zonguldak'ta yaşanan olaylara karşı tepkisiz kalmak en büyük hatadır.
Hiçbir şeyin normal olmadığını, aslında anormal bir sürecin yaşandığını fark etmek zorundayız.
Şehrimizde yaşanan bu olumsuzluklara karşı birlikte hareket etmeli, toplumsal barışı ve adaleti savunmalıyız.
Olaylara karşı sessiz kalmak, sadece bu şiddetin daha da büyümesine yol açar.
Artık sesimizi yükseltmeli, şiddet ve hukuksuzluğun karşısında durmalıyız.
Zonguldak, adaletin ve hukukun üstün olduğu, herkesin barış ve huzur içinde yaşadığı bir şehir olmayı hak ediyor.
Bu doğrultuda, vatandaşlar olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirip, şehrimizin geleceğini korumalıyız.
Unutmayalım ki, anormalliklerin normalleşmesi Zonguldak’ın kaderi olmamalı.
Bu vesile ile Elmas Televizyonu Genel Müdürü Akın Kavi’ye ve trafikte tartıştığı kişi tarafından burnu kırılan Hürdüşün Gazetesi İmtiyaz Sahibi Lokman Gül’e geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.