Geçtiğimiz hafta Milli Eğitime bağlı hizmet veren taşıma şirketlerinin yaptığı üç kâğıdı duyurmuştuk.
Millî Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliği 6. Maddesinin, K bendine göre;
Özel eğitim ihtiyacı olan öğrenci/kursiyerlerin taşınacağı araçlarda rehber personel bulundurulmasını sağlamak zorunda.
Milli Eğitim İl Müdürlüğü tarafından yapılan ihalede,
Taşıma şirketlerine rehber personel ücreti ödenmesine rağmen,
Bazı bazı firmalar personele asgari ücret vermeyerek haksız kazanç sağlıyor.
Özel eğitime ihtiyacı olan öğrencileri taşıyan şirketlerin
Rehber personelin hesabına asgari ücret yatırıp paranın bir kısmını elden geri alıyorlar.
Asgari ücretin 11 bin TL olduğu yerde, bu ücretin yarısı bile zor veriliyor.
Taşıma şirketleri, düşük ücretli personel çalıştırarak,
İhale tutarından çok daha fazlasını kar etmeyi amaçlıyor.
Hal böyle olunca ne oluyor?
Aldığı maaşın bir kısmını elden geri veren rehber personelin, öğrencilere gerekli ilgiyi göstermiyor.
Şirketlerin aç gözlü tutumu yüzünden hem çalışan zarar görüyor, hem de öğrenciler.
İki kuruş fazla kazanmak için hem devletten çalıyorlar,
Hem de çalışanın emeğinden çalıyorlar.
Bu konunun haber olmasından sonra Milli Eğitim tarafında bir hareketlilik başlamış.
Rehber personelden bu konuyla ilgili bilgi istenmiş.
Tabi şirketler durur mu…
Rehber personele tehditler ardı ardına gelmiş.
Yavuz hırsız misali…
Devletin, rehber personele versin diye ödediği ücreti çalan bu adamlar.
Gencecik kızları tehdit edip, korkutmayı adamlık sanıyor.
Şimdi biz bunu da istihbarata ulaşmayıp, konuyu gündeme getirmeseydik.
Bu düzen böyle devam edecekti.
Hırsızlar çalmayı sürdürecekti.
Peki Milli Eğitim tarafında bunu kontrol eden kimse yok mu?
Mesela bu işlerden sorumlu bir şube müdürü yok mu?
Bu ihaleler yapıldıktan sonra bir takibi sağlanmıyor mu?
Aldığımız duyumlara göre orada devreye hatır gönül ilişkileri giriyormuş.
Bazen takım elbise,
Bazen mükellef bir sofra…
Yok canım rüşvet falan değil,
Hediye!
Çalışan personelin, emeğini akşam sofralarına meze etmek kimsenin haddine değil.
Umarız bu hırsızlığı yapanlar ve göz yumanlar gerekli cezayı alır!
KURDUĞUNUZ ORTAKLIKLARA DİKKAT EDİN!
Tavuk, çayırda otlayan ineğe gitmiş:
“Merhaba inek hanım!”
İnek, tavuğun kendisine, selam vermesini yadırgamış:
“Hayrola?” diye sormuş.
Tavuk söze girmiş
“Size, ortaklık teklif etsem, ne dersiniz?”
İnek, bir işi reddedecek kadar inek değilmiş,
“Söyle bakalım, ne iş bu?”
“Sizinle sucuklu yumurta yapalım, insanlar sucuklu yumurtaya bayılır!”
İneğin aklı yatmış, tavuk ortaklık şartlarını sıralamış:
“Bana münasip bir yerde folluk gösterin, gidip yumurtalarımı folluğa doldurayım!”
Birkaç gün sonra, tavuk, bir küfe yumurtayla çıkagelmiş,
İnek memnun, yalnız tavuğun yanındaki eli bıçaklı adamı gözü tutmamış:
“Ortak, bu adam kim?” diye sormuş.
Tavuk ise
“Kasap, sucuklu yumurta için.
Sizi kesecek, sucuk yapacak, benim de yumurtalarım var, ortaklık tamam!”
İnek o sırada anlamış, bu ortaklığın kendi canına mal olacağını.
Şimdi bizim şehrimizde de bazı ortaklıklar bu şekilde.
İneklik etmemek için her işe dalanlar,
Sonunda kendi başını belaya sokuyor.
Bu hikâyede ki inek gibi inekler çevremizde oldukça fazla!