Son dönemde siyasette yaşanan dil kirliliği ve üslup sorunları, toplumda geniş yankılar uyandırmakta ve önemli dersler içermektedir. CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik “Seni züppe seni” ifadesi ve AK Parti Elazığ Milletvekili Mahmut Rıdvan Nazırlı’nın Özkan’ı hedef alarak kullandığı “O çocuğu” şeklindeki açık ve ağır ifadeler, siyasetin geldiği vahim noktayı net bir şekilde gözler önüne seriyor. 

Bu tür açıklamalar, siyaset dilinin ne kadar sorunlu hale geldiğini ve toplumda yarattığı olumsuz etkiyi ortaya koyuyor.

Önce bir kendinize gelin ya..
Dilimizden adeta zehir saçılıyor

Siyasetin temel amacı, halkın temsil edilmesi ve toplumsal sorunların çözülmesidir. Ancak, son zamanlarda yaşanan bu tür tartışmalar, siyasetin amacından uzaklaştığını ve dil seviyesinin iyice düşmeye başladığını gösteriyor. Siyaset dilinin zehirlenmesi, toplumda kutuplaşmayı derinleştirir ve güven ortamını zedeler. Bu durum, siyasetin temel değerleriyle çelişir ve halkın siyasete olan güvenini sarsar.

Siyaset, seçilmiş bireylerin halka hizmet etme ve toplumsal sorunları çözme görevini üstlendiği bir alandır. Bu görev, yüksek bir sorumluluk bilinciyle yerine getirilmelidir. Siyasetçilerin, seviyelerini koruyarak, yapıcı ve olumlu bir dil kullanmaları gerekmektedir. Siyaset dilinin bozulması, sadece bireysel olarak değil, toplumsal düzeyde de büyük sonuçlar doğurabilir. Kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı dil, toplumu böler ve kamusal tartışmaları zehirler.

Bir siyasetçi olarak, seviyeyi korumak ve yapıcı bir üslup benimsemek, toplumun birleşmesine ve ortak çözümler üretilmesine katkı sağlar. Siyaset, halkın bir araya gelmesi ve ortak hedefler doğrultusunda hareket etmesi için bir araç olmalıdır. Ayrıştırıcı ve ötekileştirici dilin terk edilmesi, toplumun daha uyumlu ve huzurlu bir şekilde yaşamasına olanak tanır.

Siyasetin amacı, halkı bölmek değil, birleştirmektir. Siyasetçilerin, toplumun farklı kesimlerini kucaklayarak, ortak paydalarda buluşmaları ve sorunları birlikte çözmeleri gerekmektedir. Bu, hem siyasetçilerin hem de toplumun yararına olacaktır. Dolayısıyla, siyaset dilinin düzeyinin korunması, halkın güvenini yeniden kazanmak ve toplumsal huzuru sağlamak adına kritik bir öneme sahiptir.

Gelin, siyasetin amacına uygun bir dil ve üslup geliştirelim. Toplumun farklı kesimlerini dışlamadan, ortak bir gelecek için çalışalım. Siyaset, halk için bir hizmet aracı olmalı ve toplumu ayrıştırmak değil, birleştirmek için kullanılmalıdır. Bu yaklaşım, hem siyasetçilerin hem de toplumun ortak yararına olacaktır. Siyasetteki bu olumsuz dil alışkanlıklarından kurtulmak, hepimizin sorumluluğudur. Bu sorumluluğu yerine getirmek, sadece seçilmiş kişilerin değil, tüm toplumun faydasına olacaktır.