Bir zamanlar 'Bölgenin Sağlık Üssüydü'.
Ülkenin her köşesinden şifa aramaya gelenler olurdu.
Şimdi ise işler değişti.
Zonguldak Bülent Ecevit Sağlık Uygulama Hastanesi bırakın bölgeyi, Zonguldaklıların bile derdine derman olamıyor.
İyi niyetli çalışan birçok hekim ve Sağlık çalışanının hakkını yememek lazım.
Fakat Sağlık Uygulama Hastanesi ve Üniversite, tarihinin bekli de en kötü yönetici kadrosu tarafından yönetiliyor.
Bizler Mustafa Çufalı yönetimini eleştirip, daha kötüsü gelmez diye düşünürken, İsmail Hakkı Özölçer döneminde kendisini mumla arar olduk.
Bülent Ecevit Üniversitesi şehir için önemli.
Üniversitenin, kent bütünleşmesinin en önemli ayağı, Sağlık Uygulama Hastanesi.
Üniversitesi yönetiminin kent üzerinde katkısının en çok hissedildiği yer hastane.
Bakınız, geçtiğimiz günlerde hastanede yaşanan bir olayı paylaşalım sizlerle.
Koca hastanede iklimlendirme sistemi çalışmamış günlerce hatta haftalarca.
Zonguldak Eyyam-ı Bahur sıcaklarının etkisindeyken, Sağlık Uygulama Hastanesinde yatan hastalar, klimalar çalışmadığı için kavrulmuş adeta.
Şikâyet edenler mi dersin, CİMER'e yazanlar mı dersin.
Hem hastalar hem hasta yakınları isyan etmiş.
Nasıl etmesinler!
Sadece hasta ve yakınları değil, sağlık çalışanları da rahatsız olmuş durumdan.
Nihayetinde orası hastane!
Enfeksiyon üreme riskinin sıcak havalarda arttığı gerçeği, gün gibi ortada.
Yatan hastalar var, yaşlı hastalar.
Bir süre cehennemin yaşandığı hastanede sorun şimdilik çözülmüş.
Bu olaylar yaşanırken, Rektör neredeydi peki?
ATV ve CNN Türk’te canlı yayında!
Kendi reklamını yapmak için katıldığı,15 dakikalık ulusal yayınlara para yağdırdı!
Üniversite bünyesinde bu televizyon kanallarına ne kadar ödeme yapıldı!
Biz fiyatı biliyoruz.
Deprem zamanı AFAD hesaplarını yok sayarak, deprem yardımlarını kendi hesabına yatıran yöneticiler, hastanenin klimasını yaptırmak yerine, ulusal TV yayınlarına para verdi!
Kliması çalışmayan hastanede, zayıflatma operasyonları yapan doktor, hastalardan asistanı aracılığıyla binlerce lira para aldı!
O sıcaklarda, hastanede tedavi gören hastaların vebali üzerinizde olacak bizden söylemesi!
Biz bunları konuştuğumuzda, koca profesör olan rektör yardımcısı çıkıp bize iftira atıyor!
Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor!
O zaman konuya Üstat Necip Fazıl'ın sözleri ile nokta koyalım;
'Üç günlük dünya için gayret üstüne gayret, ebedi bir yaşam için gayret yok hayret!'
AYİNESİ İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ!
Hani bu bilmem ne hareketi başlatmış, hareketli kişiler vardı ya, bildiniz mi?
Temelini Doğu Karadeniz düşmanlığının oluşturduğu ve kente akıllarınca yön vermeye çalışan bu cenah, Şovenizmi bu şehirde körükleyerek kente en büyük zararı veriyor.
Trabzonlular bunlara ne yaptı bilinmez ama geçmişten gelen travmaları olsa gerek!
Şimdi şehrimize Trabzonlu vali geldi iyi mi.
Hem de ne gelme.
Sayın Vali Osman Hacıbektaşoğlu, henüz konutuna gitmeden, şehidimizin evine gitti.
Ayağının tozuyla Fevkani esnafını dinledi.
Kendi ekibiyle geldi.
Devletin şefkatini ve ciddiyetini daha ilk günlerinde gösterdi.
Şimdi bu Doğu Karadeniz düşmanı şovenistler kara kara düşünüyor!
Geçmişte, milletvekili ve gazetecinin içinde bulunduğu çete tarafından, valilere diz çöktürme operasyonları yapıldı bu şehirde.
Ama o günler geride kaldı!
Zonguldak için güzel günler yakın...
KESER DÖNER, SAP DÖNER!
Adamın karısını işe gitmiyor diye eleştirdik sesi çıkmadı,
Mustafa Çağlayan’ı, eniştesinin yanında asgari ücretle çalışırken villa almasını eleştirdik deliye döndü.
Konuyu oradan, bizim aile şirketine bağladı bir de.
Ama Çağlayan’ın nasıl villa aldığını yazmadı!
Sahi nasıl oluyor asgari ücretle bu kadar mal mülk...
Mesela Lacoste’tan gömleği bir asgari ücretli nasıl giyer?
Madem medikal işi yapmak istiyor Mustafa Çağlayan, eniştesinin yanında neden çalışıyor?
Çağlayan’a villa hediye edenlere, Sayın İl Başkanı ne veriyor?
O işler öyle olmuyor işte.
Ah'ı var,
Vah'ı var,
Keseri var,
Sapı var!
Yanlışa yanlış demeye devam.
Kimse elinden geleni ardına koymasın!