Genel

Ereğli'de çevre katliamı... Hastalıklar başladı!

Zonguldak’ın Ereğli İlçesinde faaliyet gösteren Borcam Kuvars Maden sahasına ait Atık Depolama Tesisi (ADT) her yağmurda çökerken, kimyasal atıklar akarsulara oradan da Alacaağzı Plajından denize dökülüyor.

Aynı bölgede bulunan orman ise Tarım ve Orman Bakanlığı tarağından “gençleştirme” yapıldığı gerekçesiyle kesime veriliyor. Çökmeler bir yandan, maden çalışmaları esnasında çevreye yayılan tozlar bir yandan adeta bölge halkının canına okunuyorken, bölge halkı talanın yayılmasından endişeli

Zonguldak, maden facialarına tanıklık eden kentlerin başında geliyor. Çevre de tabi bundan nasibini alıyor. Geçtiğimiz günlerde, Zonguldak’ta bulunan Borcam Madencilik Anonim Şirketlerine (A.Ş.) ait kuvars maden sahasında meydana gelen göçük Türkiye’nin gündemini bir iki saatliğine meşgul etti. Ama bu yeter miydi? Rutin bir haber yazmak üzere ulaştığımız bölge halkı, göçüğün bir kez değil sürekli meydana geldiğini aktararak bundan dert yandı.

Düzce’de 2005 yılında açılan Düzce Cam Sanayi ve Ticaret A.Ş. hammadde sağlamak üzerine Zonguldak’ın Ereğli İlçesinde kurulan Kuvars Maden Ocağı uzun yıllardır bölgede faaliyet gösteriyor. Kuvars ve Silis kumunun çıkarıldığı maden ocağının bu faaliyetleri esnasında da çevreye büyük hasarlar bırakıyor. Resmi rakamlara göre, Zonguldak bölgesinde 167 ile 206 ton rezervinde kuvars ve silisyum madeninin olduğu tahmin ediliyor. Hal böyleyken, Tarım ve Orman Bakanlığı 7 yıl önce, bölgede bulunan ormanı “gençleştirme” gerekçesiyle kesime veriyor.
Cam üretiminde ham madde olarak kullanılan bu iki madenin yıkanması ve belli işlemlerden geçirilmesi için kurulan tesislerde pek çok kimyasal atık oluşuyor. Bunun yanı sıra, bu hammaddelerin işlenmesinden tutalım da Düzce’ye sevkiyatına değin Karadeniz bölgesine asbest zerrecikleri salındığına dair iddialar da mevcut.

4 kişinin ciğerinde silika partikülü birikti

Çevre kirliliğinin gözle görülür haldeyken, orman talanının boyutu Google Earth aracılığıyla ortaya çıkarken, aspest iddiaları ortalıkta dolanırken madene ait ADT havuzunun çöktüğü 5 Ağustos günü aynı aileden 4 kişi çeşitli sağlık sorunlarıyla hastaneye kaldırıyor. Hastanede yapılan tetkikler sonucunda hastaların akciğerlerinde silika partiküllü adı verilen inorganik tozların biriktiği tespit ediliyor. Bu silika partikülleri dediğimiz “şey” ise taş, kum, toprak gibi maddelerin solunmasıyla akciğerde birikiyor ve ileriki süreçlerde ciddi solunum yolu hastalıklarına yol açıyor. Hal böyleyken devlet erkanından beklenen bölgede bir denetimin yapılmasıdır. Ancak bölge halkı, yıllardır “ne gelen var ne giden” diyerek denetimsizliğin yoksunluğunu da ortaya koyuyor.
Halk yoksul olduğu için çevre mücadelesi yok
Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde doğup büyüyen, emekliliğini de orada geçiren R.G. de “ne gelen var ne giden” diyenler arasında. Ancak R.G.’nin endişelendiği bir diğer konu da bu madene karşı mücadele yürüten kesimlerin güvenliği. Bu nedenle ismini ve soy ismini vermek istemeyen R.G. mevcut durumu da duyurmak istiyor ve “Halk yoksul olduğu için bir ekolojik bilinç yok. Maden açılırken ‘buradan bize iş verirler’ diyen halk, 7 yıldır orman talan edildiğinde de ‘acaba bize kışlık yakmaya odun verirler’ mi diye düşünüyor. Bu yüzden bir çevre mücadelesi geliştirilemiyor” diyor.

“Çökmelere kaza süsü veriliyor”

Ne madenler işlenirken ne de işlenen madenler tırlarla Düzce’ye taşınırken hiçbir yönetmeliğe uyulmadığına dikkat çeken R.G. şunları söylüyor:
Burada koca bir dağı yok ediyorlar. Maden işlenirken kullanılan silisyumun atıldığı havuzu öyle bir kuruyorlar ki her yağmurda taşıyor ve ormana, dereye ve nihayetinde denize karışıyor. Binlerce ton silisyumdan bahsediyoruz. Deniz sarı bir renge bürünüyor. Bunlar arıtma tesisi kurduk diyorlar ama kullanılmıyor. Depolama bölgesi her yağmurda çöküyor ve denize karışıyor. Benim bildiğim kadarıyla sadece 3-4 kere çöktü. Bunun yanı sıra maden havuzunda sürekli bir sızma da mevcut. Burası çok yağmur alan bir yer. Bu havuz ise sürekli çöküyor, sürekli taşıyor. Bu en nihayetinde bir mühendislik işi. Bu havuzu çökmeyecek, taşmayacak şekilde inşa edebilirler ama etmiyorlar. Demem o ki, bu havuz her patladığında çok büyük paralarla halledebilecekleri işi doğa kendiliğinden halletmiş oluyor. Onlar sadece kaza süsü veriyor.

“Geçmişte sararan kayalar gri boyayla işçilere boyatıldı”

Bölgede bulunduğu süreçte havuzun 4 kez çöktüğünü söyleyen R.G., çöküntü öncesinde de kimyasal atıklı suların sahile kontrollü bir biçimde boşaltıldığına dikkat çekiyor. Çökertme havuzunun büyüklüğüne dikkat çeken R.G. “En sonunda dağ yürüdü yerinden. Bir kömür işletmesinin yolu kapandı. İşçiler başka bir yoldan kömür madenine gidiyor. Bu havuz geçmişte çöktüğünde sahildeki eski madenden kalan yapılar, kayalar sarı bir çamura büründü. Sahildeki kayaları, yapının duvarını gri boyayla işçilere boyattılar” diyerek söz konusu durumdan dert yandı.
“10 kere şikayet ettiğimizde bir kere ceza yiyiorlar”
Buna karşı şikayette bulunduklarını ancak denetim için gelen yetkililerin söz konusu durumu cüzi para cezaları vererek sonuçlandırdığını belirten R.G. şunları söylüyor: “Burada para konuşuyor. Şirketler bu işleri üstü örtülü bir şekilde hallediyor. Kömür madeni de denize atık bırakıyor. Daha önce çökertme havuzunda birkaç kez patlak oldu. İnsanlar tepki gösterince bu atıkları vidanjörlere yükleyip yollara serpmeye başladılar. Toz olmasın diyerek de kamufle etmeye çalıştılar. Yani çökertme havuzundaki kimyasal atıkları yerlere serptiler. Elimizde bir kanıt yok bunlara dair çünkü işler el altından, güvenliğimizi tehdit edecek bir şekilde ilerliyor. Biz deniz sarardığında anlıyoruz ki kimyasal atık doğaya salınıyor. 10 kere şikayet ettiğimizde bir kere ceza yiyiyorlar. Bu cezaların da caydırıcı bir özelliği yok.

“Kesim yapılan ormanlar özel madenlere mi verilecek?”

Orman talanın son yıllarda hızlandığını söyleyen R.G. vaşakların, Karacaların, Ayıların, yabani hayvanların, endemik türlerin olduğu ormanın da bundan nasiplendiğini söylüyor.  Tarım ve Orman Bakanlığı’nın söz konusu ormanı “gençleştirme” yaptıkları iddiasıyla kesime verdiğini söyleyen R.G., “Ancak gençleştirme değil bu. Gencecik ağaçları yağmaladılar. 7 yıl boyunca kesim yaptılar. Şimdi bizim endişelerimiz var. Acaba o kesim yapılan orman orman vasfından çıkarılıp özel madenlere mi verilecek?” diyerek sözlerini sonlandırıyor.