Kutlamaya, Selüloz-İş ve Belediye-İş Sendikası üyesi işçiler, Eğitim Sen ve SES üyeleri, Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, CHP İlçe Başkanı Fahri Diler, CHP Zonguldak 23.-24. Dönem Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Türkiye İşçi Emeklileri Çaycuma Şube Başkanı Nizamettin Eyidoğan, Ziraat Odası Başkanı Rıza Çapkın, Saadet Partisi İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Yaşar Kurtman, Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Ayla Kalaycı, ADD Çaycuma Şube Başkanı Ercan Başar, belediye ve il genel meclis üyelerinin aralarında bulunduğu çok sayıda kişi katıldı.
Selüloz-İş Sendikası Çaycuma Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Özyurt yaptığı konuşmada, "Bugün biz emekçilerin; günün şartlarına uygun seviyede eşit ve adil ücret uygulanmasını; vergide adaletin sağlanmasını; özgürce örgütlenmemize imkan verilmesini; tüm haklarımızın korunup geliştirilmesini; gelişen üretim teknolojilerine uyum sağlayacak işçi eğitimlerinin yapılmasını; İş sağlığı ve güvenliğinin gerektirdiği şartlara uygun çalışma ortamlarının sağlanmasını; birlik, beraberlik ve dayanışma içinde kararlılıkla mücadelemizi sürdüreceğimizi, meydanlarda haykıracağımız gündür.Adil olmayan vergi sistemimize bağlı olarak ücretlerden yüksek oranda vergi kesilmesi ile işçi ocak ayında aldığı ücreti yılın yarısından itibaren alamamaktadır. Ücretlere uygulanan düşük vergi dilimlerinin yarattığı bu uygulama, işçinin örgütlü olmadığı işyerlerinde ücretlerin düşük gösterilmesine; işçinin sosyal sigorta hakkını kaybetmesini dahi göze alarak kayıt dışı çalışmaya teşvik etmesine;Ülkenin bu nedene bağlı olarak önemli miktarda vergi kaybına yol açmıştır. Yapılan mücadelemize rağmen halan sürmekte olan örgütlenmenin önündeki engeller, kaçak işçi çalıştırılmasını kolaylaştırmaktadır. İş sağlığı ve iş güvenliği şartlarına uygun olmayan ortamlarda çok düşük ücretlerle, çağdaş köle şartlarında işçi çalıştırılmasına devam edilmesi ülkemizin önemli sorunlarından biri olarak devam etmektedir. Sendikaya üye olmak isteyen işçinin işten çıkartılması neredeyse normal bir uygulama haline gelmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarında çoğu haklarından mahrum olarak taşeron işçilerin çalıştırılmaya devam edilmesi önemli bir sorun olarak gündemdedir. Halen ülkemizde kayıt dışı çalıştırılan işçi oranı yüzde 30 seviyelerinde devam etmektedir. Geçmiş yıllardan beri devam eden işsizlik yapısal sorun haline gelmiştir. TÜİK’in 2024 Şubat ayı verilerine göre işsizlik oranı %8,7’dir. İşsizlik oranı erkeklerde %7,3 iken, kadınlarda %11,3 seviyesindedir. Genç nüfusun işsizlik oranı ise %15,6’dır. Genç nüfusun işsizlik oranının yüksek oluşu, geleceğimizin güvencesi olan Sosyal Güvenlik Kurumunun aktif pasif dengesi bakımından büyük önem arz etmektedir.Sosyal Güvenlik Kurumunun verilerine göre, ülkemizde her gün 5 işçi iş kazası sonucu hayatını kaybetmektedir. İş Sağlığı, İş Güvenliği Meclisinin verilerine göre 2023 yılında 1929 işçi iş kazaları sonucu hayatını kaybetmiştir. Ülkemiz ölümlü iş kazalarında Avrupa ülkeleri içinde birinci sırada, İLO’nun 12 Temmuz 2023 tarihinde güncellenen verilerine göre, dünya ülkeleri sıralamasında ise ölümcül olmayan mesleki yaralanmalar bakımından 11., ölümlü iş kazası sayısı bakımından 15. sırada yer almaktadır. Ülkemizde hemen hemen her gün en az bir kadın hunharca öldürülmektedir. Diğer bir kanayan yaramız ise çocukların her türlü şiddete karşı korunamaması ve çocuk işçiliğidir ve tüm bu konular gündemde yeteri kadar yer almamaktadır. Bugün Emek ve Dayanışma Günümüzde tüm sorunlarımızı bir kez daha haykırıyor, kamuoyu ile iktidar ve muhalefet partileriyle paylaşıyor, sorunlarımıza kısa sürede çözüm getirilmesini talep ediyoruz. Gece – gündüz, kış – yaz, soğuk – sıcak, yağmur – kar demeden çalışarak üreten biz işçiler, emeğimizin karşılığı olan ve geçim sıkıntısı çekmeden, aile bireylerimizle birlikte çağdaş düzeyde yaşayacak ücret istiyoruz. Asgari ücretin yoksulluk sınırının üstünde belirlenmesini istiyoruz. Emekli aylığı alt sınırının asgari ücret düzeyine yükseltilmesini istiyoruz. Gelir vergisinde adaletin sağlanmasını, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmasını istiyoruz.Yapılacak yasal düzenlemelerle örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Ülkemiz şartlarına uygun projelerin uygulanarak, etkin denetimin yapılarak kayıt dışı istihdamın önlenmesini istiyoruz.Kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılan taşeron işçilerinin, ilgili kurumların kadrolarına geçirilmelerini ve kamu kurum ve kuruluşlarında taşeron işçi çalıştırılmasına son verilmesini istiyoruz. İşyerlerinin düzenli ve etkin denetimlerinin yapılarak mevzuatın ve teknolojinin gerektirdiği önlemlerin alınmasını ve ölümlü iş kazanlarının sonlanmasını istiyoruz. Başta sanayi olmak üzere istihdam imkanı sağlayacak yatırımların teşvik edilerek beyin göçünün önlenmesini ve işsizlik oranının kabul edilir bir düzeye çekilmesini istiyoruz. Çocukların her türlü şiddetten korunmasını ve ülkemizde yaşanan kadın cinayetlerinin önlenmesini, faillerine caydırıcı ağır cezaların verilmesini ve bu tür eylemlerin son bulmasını istiyoruz. Çocukların çalıştırılmasındaki en büyük nedenlerden biri yoksulluk ve eğitimsizliktir. Erken yaşta çalışmaya başlayan çocukların, kendi yaşıtları ile oynayıp, eğlenip, güven içinde öğrenimlerini sürdürmelerini istiyoruz. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında kutladığımız Emek ve Dayanışma Günümüzde, haykırdığımız sorunlarımızın çözüme kavuşturulmasını bekliyor, tüm emekçilerimizin dayanışma gününü kutluyoruz.”dedi.
Eğitim Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol da şunları söyledi:
"2024 1 Mayıs’ı emeğe ve emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik yeni saldırı planlarının yapıldığı, emekçilerin acil ekonomik, sosyal ve demokratik taleplerinin yanı sıra temel hak ve özgürlüklere yönelik tehditlerin gündemde olduğu bir dönemde kutlanıyor.
Her baktığı yerde doların yeşilini, petrolün siyahını gören kapitalist barbarlık çarklarını milyonlarca işçiyi, emekçiyi her gün daha fazla sömürerek döndürmeye devam ediyor.
On binlerce Filistin vatandaşı dünyanın gözleri önünde İsrail Siyonizminin ve emperyalist ülkelerin desteğiyle katledildi. Ve savaş sürüyor. Ortadoğu bugün kan gölü, emperyalist barbarlık katliamlarına her gün yenisini ekliyor. Ülkemizde İsrail ile ve İsrail destekçisi ülkelerle ilişkiler göstermelik bir iki önlem hariç sürüyor. Malatya’da NATO Kürecik üssü yerli yerinde duruyor. Bu emperyalist barbarlık ancak işçiler, emekçiler tarafından durdurulabilir.
İster mavi yakalı olalım ister beyaz yakalı. İster asgari ücretli olalım ister emekli. İster küçük esnaf olalım ister çiftçi.. İster atık kâğıt işçisi olalım ister en temel hakkı olan barınma hakkı yok sayılan, “yurtsuz” bırakılan üniversite öğrencisi. Hiç fark etmiyor. Her krizin faturası bizlere kesiliyor. Her sabah yoksulluğun ve işsizliğin arttığı bir güne uyanıyoruz.
Geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyona dayandı. Çalışma çağında olan her dört kişiden biri işsiz. Her üç kadından biri işsiz. Her 3 çalışandan biri kayıt dışı çalıştırılıyor. Ülkemiz bir ucuz emek cenneti haline getirilmek istenirken Türkiye dünyada işçi haklarının en kötü olduğu 10 ülke arasındadır.
Çocuklarımızın geleceği MESEM ve CEDES projeleri ile karartılıyor. Bu ülkede her beş çocuktan biri daha hayatının ilkbaharında işçi olarak çalışıyor.
Çalışma yaşamı güvencesiz onlarca istihdam türü ile parça parça ediliyor.
Geçtiğimiz genel seçim öncesi söz vermelerine rağmen kaldırılmayan mülakat sistemi ile torpilin kapısı sonuna kadar açılıyor, liyakat yok sayılıyor.
Her gün ortalama beş canımız işçi cinayetleri ile aramızdan koparılıyor.
Maliyet gerekçesi ile alınmayan önlemler ve yapılmayan denetimler nedeni ile ülkemizin işçi cinayetlerinde Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü olma tablosu değişmiyor.
Sendikal hak ve özgürlüklerimiz, toplu sözleşme ve grev hakkımız bir yana en temel insan haklarımız bile ayaklar altına alınıyor.
Bankalar, holdingler, şirketler karlılık rekorları açıklarken enflasyonun sebebi olarak biz gösteriliyoruz; alım gücümüz gerilemeye devam ediyor. Tüm dünyada gıda fiyatları düşerken Türkiye gıda enflasyonunda açık ara birinciliğini koruyor. Alım gücümüz enflasyona ezdirilirken KDV-ÖTV, gelir vergisi, vergi dilimi derken cebimiz boşaltılıyor. Vergi yükü bizlerin sırtına yüklenirken sermaye ise keyfine göre vergi veriyor; bir gecede vergileri sıfırlanıyor, affediliyor. Yıllardır uygulanan ücretleri geriletmeye yönelik ekonomi politikalarının sonucu olarak borçlanarak yaşamaya mahkum edilen milyonlar, bugün yüksek faizler nedeniyle borç batağında.
Açlık sınırına bile yaklaşamayan maaşlara mahkum edilen emeklilere “banka promosyonu müjdesi” verilerek resmen alay ediliyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi siyasi iktidar Orta Vadeli Program’ı uygulayarak acımasız bir kemer sıkma programını devreye sokacağını, güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştıracağını ve hatta kıdem tazminatına dahi el uzatacağını ilan ediyor. TÜİK mahkeme kararlarına uymayarak enflasyon verilerini nasıl hesapladığını açıklamıyor, ekmeğimiz sahte enflasyon verileriyle küçülüyor.
Diğer taraftan demokrasi mücadelesi 2024 1 Mayıs’ının en asli gündemlerinden biridir. 2024 1 Mayıs’ı ülkemizde ve dünyada, sermaye düzeninin ve bunlara bağlı otoriter rejimlerin tahrip ettiği demokrasiyi yeniden inşa edecek olan kolektif öznenin meydanlarda boy gösterdiği tarihtir.
1 Mayıs’ta alanlarda olmak işimize, aşımıza, ekmeğimize, emeğimize sahip çıkmaktır. 1 Mayıs’ta alanlarda olmak hakkımıza-hukukumuza; gelirde, vergide ve ülkede adalet talebimize sahip çıkmaktır. 1 Mayıs’ta alanlarda olmak eğitim ve sağlık başta olmak üzere herkese nitelikli kamu hizmeti hakkımıza sahip çıkmaktır. 1 Mayıs’ta alanlarda olmak söz ve karar hakkımıza; sendikalı olma, örgütlenme ve grev hakkımıza; ifade özgürlüğümüze; yani demokrasiye sahip çıkmaktır. 1 Mayıs’ta alanlarda olmak kadın cinayetlerine dur demek, İstanbul Sözleşmesine, işyerinde şiddete ve tacize karşı ILO’nun 190 sayılı sözleşmesine sahip çıkmaktır. 1 Mayıs alanlarında olmak eşitliğe, özgürlüğe, laikliğe, hepimizin eşit yurttaşlar olarak barış içinde, kardeşçe yaşayacağımız bir memleket mücadelesine sahip çıkmaktır. 1 Mayıs’ta alanlarda olmak emperyalizme karşı barışı ve halkların kardeşliğini savunmaktır. 1 Mayıs’ta alanlarda olmak herkese güvenceli iş, güvenli gelecek talebimizi haykırmaktır. 1 Mayıs’ta alanlarda olmak iktidarın eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmesine karşı sesimizi yükseltmektir. 1 Mayıs’ta alanlarda olmak ÇEDES ve benzeri projeler üzerinden eğitimin dinselleştirilmesine, MESEM üzerinden çocukların ucuz işgücü olarak sömürülmesine dur demektir, laik ve bilimsel eğimi karalıkla savunmaktır. 1 Mayıs’ta alanlarda olmak tüm öğrencilerimize temiz su ve günde bir öğün sağlıklı yemek verilsin demektir. 1 Mayıs’ta alanlarda olmak ücretli, sözleşmeli, uzman ve başöğretmen değil; kadrolu, güvenceli çalışma ve eşit işe eşit ücret talebini dile getirmektir. 1 Mayıs’ta alanlarda olmak öğretmen açıklarının kapatılması için ilk aşamada en az 150 bin öğretmen atamasının yapılması ve ataması yapılmayan öğretmenler sorununa kalıcı çözümler üretilmesini talep etmektir. 1 Mayıs’ta alanlarda olmak eğitimde siyasi-sendikal ayrımcılığa, hukuksuz ihraçlara, haksız ve hukuksuz uygulamalara, torpile ve mülakat uygulamasına son verilsin demektir.
İnsanca yaşayamıyorsak bu ülke fakir olduğu için değil; ülkenin kaynakları yetersiz olduğu için değil. Bu ülkenin kaynakları hepimizi insanca yaşatmaya yeter. Yeter ki çarkları zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapmak için dönen bu düzene bir son verelim.
Güzel günleri, güneşli günleri görmenin yolu hep birlikte mücadele etmekten geçiyor. Bozuk düzenin çarkları ile ezilen milyonlar olarak en son 31 Mart seçimlerine “Bizi yok sayamazsınız, biz buradayız!” diyerek damgamızı vurduk. Önümüzde yine çok zorlu bir süreç var. Ama emeğimizi hedef alan saldırıların dalga kıranı yine bizleriz. Yeter ki, yaşadığımız bu güzelim ülkeye özlenen baharı, beklenen aydınlığı getirmek için birlikte mücadele edelim. Yeter ki gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu bir dünya ve ülke için omuz omuza verelim.
Yaşasın 1 Mayıs!"