Üretim ve istihdamı artıracak çalışmaları ise destekleriz” dedi.
Başkan Yılmaz ayrıca Rödevansçı batacağına ithalatçı batsı. diyerek şunları ifade etti:

 Reform mu? Özelleştirme mi?

Sayın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 23 Ocak 2024 tarihli açıklamalarında KİT’lerde başlattıkları iki kısımlı reform çalışmalarının ilk aşamasını bitirdiklerini ve Ekonomi Koordinasyon Kuruluna sunduklarını açıklamış olup, söz konusu “reform” çalışması ile KİT’lerin yönetim ve finans yapısının değiştirilmesi planlandığını açıklamıştır.
4046 sayılı kanunun Bu Kanunun amacı başlıklı 1. Maddesi; “a) İktisadi devlet teşekküllerinin, bunların müessese, bağlı ortaklık, işletme, işletme birimleri ile varlıklarının ve iştiraklerindeki kamu paylarının,….. kamu iktisadi kuruluşlarının temel kuruluş amaçlarına uygun mal ve hizmet üretim birimlerinin işletilmesi haklarının… ekonomide verimlilik artışı, kamu giderlerinde azalma sağlamak, Hazineye ait taşınmazları değerlendirmek suretiyle kamuya gelir elde etmek gerekçelerinden birisi ile özelleştirilmelerine ilişkin esasları düzenlemektir.”

Gazeteci çocuk hem duygulandırdı hem gururlandırdı Gazeteci çocuk hem duygulandırdı hem gururlandırdı

Her ne kadar sayın Şimşek ve AK Parti milletvekilleri tarafından yapılanın özelleştirme olmadığı, yönetimsel ve işletmesel reform olduğu açıklanmış ise de, değişikliğin TBMM’ne getirildiği “4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun ve bazı KHK’lerde Değişiklik Yapılmasına dair madde teklifinden dahi, Özelleştirme uygulamaları hakkında kanunda değişiklik yapılmak istendiği, yapılmak istenenin kanun adında yazılı olduğu şekilde Özelleştirme olduğu açıktır.

12 Eylül Anayasası değişti Ekonomik programı hala devam ediyor.

Bilindiği gibi, 12 Eylül 1980 darbesi 24. Ocak 1980 tarihli ekonomik kararların uygulanması, Ülkemizin Dünya ile entegrasyonu adı altında işçiyi, köylüyü, üreticiyi, yük gören ve sonuç itibarı ile bitiren, sıcak para komisyoncuları ve borsa vurguncuları vasıtası ile ülkemizi 500 Milyar $ borca batıran neoliberal ekonomik programın uygulanması için ABD/NATO eliyle yapılmıştı. Bugün bu sistem çökerken, KİT’lerin özelleştirilerek satılmasının önünü açacak uygulamalar, İklim Değişikliği ve Karbon Vergisi gibi emperyalist icatlar ile son çırpınışlarını sergilemektedir.
1980’den itibaren uygulanan programlar gereği özellikle 2001 yılında IMF’den sıcak para almak için 15 günde 15 yasa dayatması ile başta Şeker, tuz ve tütün olmak üzere tarıma, Telekomünikasyon ve bankacılık gibi stratejik sektörlere büyük darbe vurarak hafızalarımıza kazınan Kemal Derviş, sonrasında onun programını aynen uygulayarak ülkenin tüm kamu kaynaklarını ve KİT’lerini yok pahasına özelleştirerek yabancılara peşkeş çeken, Irak’a ilk Abd Bombası düştüğünde ülkemize 8 milyar $ gelecek diye sevinen Ali Babacan ve son olarak Mehmet Şimşek ve Ak Parti hükümetinin de yurt dışından sıcak para bulabilmek için bir kısım tavizler verdiği, 23 Ocak kararları ile ülkemizde kalan son KİT’lerin özelleştirilip satılmasının önünü açacak uygulamaları gündeme getirmek suretiyle aynı programı uyguladıkları görünmektedir.
Basına yansıyan haberlerden edindiğimiz bilgilere göre; KİT’lerin yönetim ve finans yapısında köklü değişiklikler yapılarak, KİT’lerin yasal statüsü tamamen değişecek ve piyasa şartlarında kar amacı güden şirketlere dönüşecektir. Bu modelin yasalaşması halinde kamu yararı esas alınarak oluşturulmuş olan ve faaliyetlerini bu çerçevede sürdüren KİT’lerin piyasa koşullarını ve karlılığı esas alan bir yapıya dönüştürüleceği açıklanmıştır. Bu model kaçınılmaz olarak halen faaliyetini sürdüren 19 adet KİT varlıklarının satışı ve tasfiyesi sürecini başlatacağı açık olup, Vatan Partisi olarak KİT’lerinin satışından değil, gerekli yatırım, modernizasyon, yönetim ve finansal yapısında köklü değişiklikler yapılarak, ülkemizde üretilebilen tüm ürünlerin üretilerek ithalata son verilmesi ile üretim ve istihdamın artırılması gerektiğine inanıyoruz.
Özellikle madencilik sektöründe faaliyet gösteren TTK, TKİ ve Etibank’ın varlıklarının, Ali Babacan döneminde yapıldığı gibi özel şirketlere devri ile karlı olmayan işletmelerin kapatılması ve/veya özelleştirilerek yabancılara satışı programının uygulanacağı görünmektedir.
Savaş Ekonomisi koşulları içerisinde TTK’nın Özelleştirilmesi Stratejik bir hatadır.
3213 sayılı Maden Kanunun 1. Maddesi: Bu Kanun madenlerin milli menfaatlere uygun olarak aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve terk edilmesi ile ilgili esas ve usulleri düzenler. Devletin hüküm ve tasarrufu başlıklı 4. Maddesinde ise; Madenler Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir.
Dünyanın 3. Paylaşım Savaşına sürüklendiği, ülkemizin hem Yunanistan hem de Kuzey Irak ve Suriye’den ABD/NATO üsleri ile kuşatıldığı, İsrail’in Filistin’de soykırım yaparken, Arz-ı Mevud hayalleri ile 22 şehrimizi işgal haritaları paylaştığı bir dönemde, silah ve mühimmat yapımının ham maddesi Demir ve Çelik üretiminin vaz geçilmez parçası Taş Kömürü üretiminden vaz geçilerek, TTK’nın özelleştirilmesi ve satışı stratejik bir hata olur. Bölgemizde Savaşın devam ettiği ve ülkemizi içine çektiği bir dönemde, Taş Kömürü tedarik hatlarında veya İthalatında bir aksaklık olması halinde demir ve çelik üretiminin duracağı, bu durumun silah ve mühimmat yapımını etkileyeceği gibi, Tüvenan ve Linyit kömür ile elektrik üreten Enerji Şirketlerinin üretiminin de durabileceği göz önüne alınmalıdır. Bu şartlarda TTK’nın Özelleştirilmesi ve satışının sadece Atlantik sistemi, İsrail ve Nato’nun menfaatine, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Milli menfaatlerine ise aykırı olacağı ortadadır.
Ermeni Soykırımı gibi Emperyalist bir yalan olan Paris İklim Sözleşmesinin Ek 2. Maddesine göre bile, Demir Çelik Üretiminde kullanılması nedeni ile Taş Kömürü “Stratejik Ürün” olarak kabul edilerek sözleşme şartları dışında istisna tutulurken, TTK, TKİ ve Etibank gibi güzide kurumlarımızın özelleştirilmesine ve satışına izin vermeyeceğiz.

Kar – Zarar karşılaştırması doğru yapılmalıdır!

TTK’nın özelleştirilerek satılması halinde madencilik sektörünün özellikleri gereğince kamusal faydayı ön planda tutan anlayışın terk edilmesiyle, şehrimizde ciddi bir işsizlik ve yoksulluk yaratacağı gibi, ciddi boyutlarda iş kazaları ve çevresel sorunlara yol açacağı da açıktır. 1 maden işçisinin 13 esnafın geçimini idame ettiği istatistiki bir gerçek iken, TTK’nın özelleştirilerek satılmasının Zonguldak esnafını da bitireceği düşünülmelidir. Ayrıca kamu işyerlerinde çalışanlar açısından da yasal statü ve sendikal hakların sağladığı görece daha kabul edilebilir çalışma koşulları, ücretler ve özlük haklarının kaybedilmesi sonucunu doğuracağı gibi, Emeğin ve Emekçinin Başkenti olarak bilinen Zonguldak’ın bitirilerek Emeklinin Başkenti yapılacağı da ortadadır.
GMIS, Redövansçılar ve Vatan Partisi Zonguldak İl Başkanlığı olarak Genel Başkanımızın da katılımıyla 30.01.2022 tarihinde Kömürde Üretim Devrimi Kurultayı düzenleyerek, yapılacak 2,5 Milyar $’lık yatırım, modernizasyon ve yönetsel yapılandırmalar ile TTK’nın yıllık 12 milyon ton satılabilir kömür üretimi yapabileceğinin, böylece Demir Çelik Sanayimizin kullanacağı Taş Kömürünü üreterek her yıl yurtdışına giden milyarlarca $’ın ülkemizde ve şehrimizde kalabileceğinin, istihdamı artıracağımızın programını açıklamıştık.
Daha sonra 20.01.2023 tarihli RÖDEVANSÇI BATACAĞINA İTHALATÇI BATSIN ve son olarak 11.05.2024 tarihinde RÖDEVANSÇI BATIRILDI SIRA TTK’DA, ÇÖZÜM ÜRETİCİLERİN MİLLİ HÜKÜMETİ başlıklı basın açıklamalarımızla Ak Parti’nin Enerjide İthal Kömüre teşvik ve yerli kömürü bitiren Kömür politikalarını eleştirmiş, Zonguldak halkını ve kamuoyunu uyarmıştık.
Gelinen noktada ne yazık ki eleştiri ve uyarılarımız gerçek oldu, AKP hükümeti Türkiye’mizin elinde kalan son 19 KİT ile birlikte TTK’yı Özelleştirmenin ve satışının önü açıyor. Buradan AKP hükümetini tekrar uyarıyoruz, bu girişimden derhal vaz geçin, TTK’na, Zonguldak’a ve ülkemize yazık etmeyin. Kamu elinde kalan son KİT’lerinde, iki kısımlı reform çalışmaları adı altında satışının ve özelleştirilmesinin önünü açacak çalışmaları geri çekin, üretimin önünü açın
Buradan “KİT reformu” olarak sunulan bu özelleştirme ve satış politikalarına karşı, Yasal düzenleme TBMM’ne gelmeden kamuoyu oluşturmak üzere, ilgili kesimleri ortak bir zeminde bir araya gelmeye, sendikalar, meslek odaları, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve emekçilerimizi birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz”

Muhabir: Ercan Demir