Genel

MUTLULUK KELİMESİNİN TARİFİ DE BELLİ TATBİKİ DE!..

MUTLULUK KELİMESİNİN TARİFİ DE BELLİ TATBİKİ DE!..

Eski yılın üzerimize sinmiş özellik, güzellik ve olumsuzluklarıyla birlikte 2024 güzergâhında yolculuğumuz başladı.

Geriye doğru baktığımızda, daha ziyade olumsuz gelişmeler var belleklerimizde. İşsizlik, hayat pahalılığı, siyasi gerginlik, bölge ve dünyadaki terör/savaş operasyonları vs…

İsteklerimiz arasında ise yaşam kalitemizi yukarı çekecek manevi alandaki gelişmeler ‘proje/yatırım/hizmetlerin’ artması; manevi değerler olan ‘birlik, beraberlik, dayanışma’ duygularının gelişmesi bulunuyor.

Olayın bütününde, yukarıda ‘kurumsal mutabakat’, aşağıda ‘toplumsal mutabakat’ın etkinliği çözüm olarak görülüyor.

Ancak ne hikmetse, seçilmişler ve atanmışlar açısından baktığımızda ‘mutabakat/anlaşma/iletişim’ dediğimiz olgunun toplum katmanlarının tamamına zerk edilmediğini görmek mümkün.

Dolayısıyla, 6 sosyal dilim(İşçi, memur, esnaf, serbest meslek, köylü, işveren) dediğimiz toplum katmanlarının tamamı, bu bakış/icraattan hiç memnun değil.

Memnun olmayış keyfiyeti, olumsuzlukların kendiliğinden düzelmesini sağlamıyor. Yapılacak olan, ‘sorunu bildiğin kadar, çözüm için’ sözden öte gayret sarf etmektir.Her şeyden önce ‘icraatta’ samimi-cesur/dürüst olmaktır.

Meselâ, siyasi parti temsilcileri millet meclisinde birbirlerine ‘hakaret’ etmemeli, ‘kurumsal mutabakat’ için gayret etmeli. Karşısındaki siyasetçinin de seçim/halkoyu ile oraya geldiğini unutmamalı.

Yerel baz da, katıldıkları toplantılarda, rakip parti temsilcilerinin söz/konuşma haklarının engellenmesine mani olmaktır.

Yapılacak toplantı ve değerlendirmelerde, tüm siyasi partiler, aldıkları oy oranına göre katılıma davet edilmelidir. İşe almalarda, siyasi partilerin aldığı oylara göre şans verilmelidir. Hizmetlerde ‘yandaş’ kollanmamalı, karşı partililer ‘ekarte’ edilmemelidir.

Bırakın icraatta ‘abidik/kubidik’ operasyonu, tören ve gelişigüzel karşılaşmalarda bile bakış/mimik/sözlerle kamuoyuna yaşam kalitesini aşağı çekecek davranışlar yapılmamaladır.

Bu ‘taktik/fevri’ gelişmelerle siz kendinizi yöre ve ülkede ‘kazandı’ zannedebilirsiniz. Ancak, dün de ettiğim gibi ‘uluslar arası kuruluşların teknik ve istatistiklerindeki gerçeklerden kaçamazsınız.

Dün, Birleşmiş Milletlerin(BM) 2019’da yayınladığı ‘dünyanın en mutlu ülkeleri’ raporunda, Türkiye 47.sırada iken; 2022 raporuna göre 102. Sıraya gerilediğini belirtmiştim.

Yani, maddi hizmetlerin, yaşam kalitesine katkısı ne kadar yüksek ise; birlik/dirlik/beraberlik gibi manevi duygular o kadar eksi yazar.

Bu sadece seçilmişler/siyasetçiler ve atanmışlar/bürokratları değil, iş insanlarını, tabela derneklerini, velhasıl-ı, 6 sosyal dilimi oluşturanların tamamını ilgilendiriyor.

Onun için hepimiz sorumluyuz. ‘Hedef mutluluk!..’ Mutluluk kelimesini eğip bükmeye gerek yok. Tarifi de tatbikide belli.

Herkes üzerine düşeni yapmalı.

FUTBOL KALE BOYUTLARI DEĞİŞSİN Mİ?

İtalyan Kaleci Gianluigi Buffon, 1875’de belirlenen kale boyutlarıyla(uzunluk:7.32 cm, yükseklik: 2.44 cm) ilgili teklif tartışma yarattı. Buffon, kaleci boylarının uzamasını ileri sürüp, 1875 yılında antropometrik değerler(insan vücudu değerleriyle ilgilenen teknik) dikkate alındı.30 yıl önce uzaktan atılan her 50 şutun 10’u gol oluyordu. Şimdi, 50 şuttan 3’ü gol oluyor’ dedi.

Buffon’un teklifi geniş yankı yarattı.

Aslında, sadece futbol kale boyu değil tartışılan, voleybol da file yüksekliği (erkekler için 2.43, kadınlar için 2.24 m)tartışılıyor.

Tartışmayı ELMAS TV çatısı altında değerlendirdim.

Ender Yüksel- Buffon’un teklifi yanlış. FİFA’nın standartları bozulmamalı.

Durmuş Sevindik- Olmaz. Çünkü, mesele gol atmaksa, gol atma teknikleri yolları araştırılmalı.

Emrah Keçeci- Kale boyutlarının büyütülmesinin nedeni gol atamamaksa çaresi bulunmalı. Hentbol de küçücük kaleye bir dünya gol atılıyor.

Alican Köse- Seyir zevki ve çok gol için kale ebatları büyütülmelidir.

Rabia Tığ- Kale ebatları büyütülsün, gol ortalaması artsın.

Ben de ‘futbol için kale boyutları büyütülsün’ görüşünü savunuyorum.

Mini bir ‘anket’ niteliğindeki fikir alışverişinde oylar eşit çıktı.

Bana göre Buffon’un teklifi şimdilik ‘askıda’ kalır.

NE ŞAM’IN ŞEKERİ, NE ARABIN YÜZÜ!..

Son günlerin aktüel konularından biri de Suudi Arabistan ‘da oynanamayan Galatasaray-Fenerbahçe kupa maçı.

Eski adı ‘Cumhurbaşkanlığı Kupası’ olan kupa finalinin Arabistan’a gitmesi yanlıştı.          

Şimdi ise tartışmanın devam ettirilmesi yanlış.

Elbette, devletler arasındaki ilişkiler, karşılıklı maddi/manevi çıkara dayanır. Ve devletler, ‘çıkarları olduğu kadar’ birbirleriyle dost olurlar.

Suudiler ile tarihi çekişmelerimiz hep olmuştur. Ancak, bu ilelebet devam edecek demek değil. Çıkarlarımız kadar dostluklarımızın da olması mümkün.

Efendim, Arabistan içerdeki insan hakları ihlallerini sporla aklıyormuş. Spor aracılığı ile gençleri kontrolü altına alıyormuş. Ülkenin marka değerini arttırıyormuş!..

Bu Arabistan’ın bileceği iş...

Kötü tarafı, tartışma/çekişmenin ‘Atatürk’ üzerinden sürdürülmesi.

Neden Arabistan, maç öncesi Atatürklü tişörtlere karşı çıkmış?

Niza/tartışma/kavga çıktıktan sonra, tarafların bahaneler ardına girmesi kadar normal bir şey olabilir mi?

En küçük tartışma konusunda milletçe ‘Ne Şam’ın şekeri, ne Arabın yüzü’ dediğimiz unutulmamalı.

Dolayısıyla, Arabistan’ın ‘Atatürk’ konulu operasyonu olması normal değil mi?

Bu konuda eleştirilerini politika malzemesi yapanlar, içeride ‘Atatürk aleyhtarlığı’ yapanlara da birkaç laf etseler keşke!

 ‘Ne Şam’ın şekeri, ne Arabın yüzü.’