Özkaya, kadınların karar alma mekanizmalarında eşit temsil edilmesinin, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya yaratmanın anahtarı olduğunu belirtti.
TÜRK KADINININ TARİHİ ADIMI: SEÇME VE SEÇİLME HAKKI
5 Aralık 1934’te Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan değişikliklerle Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı. Bu tarih, kadınların toplumsal hayatta eşit bir birey olarak yer almasının önemli bir kilometre taşı oldu.
Sevgi Özkaya, bu hakların kazanım sürecini şöyle özetledi:
"1930 yılında belediye seçimlerine katılma hakkını elde eden kadınlar, 1933’te köylerde muhtar olma ve ihtiyar heyetine seçilme hakkını kazandı. Nihayet, 1934’te Anayasa değişikliği ile milletvekili seçme ve seçilme hakkına kavuştu. Türk kadını, bu hakkı birçok Avrupa ülkesinden önce elde etti. Ancak bugün geldiğimiz noktada, kadınlarımızın siyasette yeterince temsil edilmediğini görüyoruz.”
“EŞİT TEMSİL OLMADAN DEMOKRASİ OLMAZ”
Özkaya, kadınların karar alma mekanizmalarındaki yetersiz temsilinin demokratik bir sistemle bağdaşmadığını vurguladı:
"Biz nüfusun yarısıyız ve ülkemizin karar alma mekanizmalarında, özellikle mecliste eşit oranda temsil edilmek istiyoruz. Kadınlar sadece anne, eş veya ev işlerinde çalışan bireyler değil, toplumun kalkınmasında etkin rol oynayan bireylerdir. Eğer kadınlar karar alma süreçlerinde yeterince temsil edilmiyorsa, bu sistem tam anlamıyla demokratik olarak nitelendirilemez."
ATATÜRK’ÜN VİZYONU: “KADINI HAYATA ORTAK ETMEK”
Sevgi Özkaya, Mustafa Kemal Atatürk’ün Kastamonu’da yaptığı bir konuşmaya atıfta bulunarak kadın-erkek eşitliğinin Cumhuriyetin temellerine işlediğini ifade etti:
"Atatürk, 1925’te şöyle demiştir: ‘Toplumu kalkındırmak istiyorsak, kadınları çalışmalarımıza ortak etmeli, hayatımızı onlarla birlikte yürütmeliyiz.’ Bu sözler, kadınların toplumsal hayatta yer almasının ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Ancak kadınların siyasi hayatta tam anlamıyla yer alabilmesi için cinsiyet eşitliği eğitimle başlayarak toplumun her alanında uygulanmalıdır."
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: POZİTİF AYRIMCILIK VE CİNSİYET KOTASI
Özkaya, kadınların siyasal yaşama aktif katılımını artırmak için somut adımlar atılması gerektiğini belirterek şu önerilerde bulundu:
Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası’nda Değişiklik: Her iki cinsiyete en az %40 temsil hakkı getirilmelidir.
Cinsiyet Kotası: Tüm parti tüzüklerinde yeterli oranda cinsiyet kotasına yer verilmelidir. Kadınlar, sadece listelerde değil, seçilebilir sıralarda yer almalıdır.
Uluslararası Sözleşmelerin Uygulanması: Türkiye’nin taraf olduğu Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) kapsamında taahhütlerin yerine getirilmesi sağlanmalıdır.
“KADINLARIN SESİ, DÜNYAYI DÖNÜŞTÜRÜR”
Sevgi Özkaya, kadınların yalnızca kendi hayatlarını değil, toplumları, ülkeleri ve nihayetinde dünyayı dönüştürme gücüne sahip olduğunu dile getirerek konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
"Kadınların sesi, karar alma süreçlerinde daha güçlü bir yer bulduğunda sadece eşitlik değil, daha adil, sürdürülebilir ve insan odaklı bir dünya yaratmak mümkün olur. Bu nedenle erken yaşta evliliklerin önlenmesi, kadına yönelik şiddet ve tacizin son bulması için eğitim ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca kadın istihdamını artıracak adımlar atılmalıdır. Bu süreçte meclisteki kadın milletvekillerine de büyük sorumluluk düşmektedir."
"Mustafa Kemal Atatürk’ün yaktığı bu meşaleyi bir adım ileri götürmek ve kadın-erkek eşitliğini her alanda sağlamak için mücadelemiz devam edecek."
(Haber Ercan Demir)