Bir gün Hz. Muhammed’e (s.a.v.) kıyametin belirtilerini sordular.
Peygamberimiz (s.a.v.) belirtilerden birini ön plana çıkarıp şöyle buyurdu: "Herhangi bir iş, görev ehil olmayana teslim edildiğinde kıyameti bekle."
Aslında Peygamberimiz bununla vicdanın ve ahlaklılığın kıyametini kastediyordu.
Emanet boşluğa savrulduğunda, insanlık onurlu yaşamın ipini çekmiştir demek istiyordu.
Aslında yüz yıllar önce işin ehline verilmesi bizlere söylenmiş.
Ama son yaşanan depremde de gördük ki işler ehline verilmemiş.
Alınması gereken önlemler alınmamış.
Çok çabuk unutan bir millet olarak felaketlerden de ders almıyoruz.
Bakın Karabük Üniversitesi Başak Cengiz Mimarlık Fakültesi dekanlığına İlahiyat mezunu Prof. Dr. Muhittin Kapanşahin'in dekan olarak atanması gerçekten inanılır gibi değil.
Allah’tan Karabük basını olayın üzerinde sıkı durdu da, Prof. Dr. Muhittin Kapanşahin dekanlıktan istifa etti.
Türkiye’de birtakım şeyler yanlış gidiyor.
Hiçbir bilgisi birikimi olmayan insanlar parası var diye bu ülkede müteahhitlik yapabiliyor.
Yakının bakan, milletvekili, belediye başkanı diye hiç olmadık işlerin başına hiç işten anlamayan insanlar getirilebiliyor.
Sosyal medyanın vermiş olduğu avantaj ile bir konuda bilgi birikimine sahip olmayan, bir eğitim almamış kişiler gazeteciyim diye ortalarda geziyor.
Toplumda ahlaki bir çöküş var.
Düşünebiliyor musunuz, ilahiyat mezunu bir kişi Mimarlık Fakültesine dekan olarak atanabiliyor.
Allah aşkına birkaç aklı başında basın mensubu Karabük’te bu olayı dile getirmese, kimse “Sen ne anlarsın mimarlıktan?” diye bu kişiye sormuyor.
Neyse ki yanlıştan dönüldü.
Dekanlığa atanan Prof. Dr. Muhittin Kapanşahin’de bu işin yanlış olduğunu anlamış olmalı ki kendisi istifa etti.
Gelin bu yaşanan faciadan herkes üzerine düşeni alsın.
İşler ehline verilsin.
Türkiye’de torpille işe girilmelere son verilsin.
İşten anlamayan kişilerin görevine son verilip, o işi bilen kişiler o görevlere getirilsin.
Artık canlar gitmesin, ocaklar sönmesin!
NEDİR SİZDE Kİ BU ÖMER SELİM ALAN SEVDASI?
Mesleğimizin vermiş olduğu görev gereği yerel ve ulusal basını çok sıkı takip ederim.
Az çok da bazı şeyleri artık görüyoruz.
Ne yapılmak istendiğini anlıyoruz.
Yerel basında Zonguldak Belediyesi imkanlarından yararlanan birkaç basın mensubu var.
Ben bunlara Ömer Selim Alan’ın paralı askerleri diyorum.
Yapmış oldukları haberlerde Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan’ı öveceğim diye öyle haberler yazıyorlar ki tam bir fiyasko, tam bir rezillik.
Böyle habercilik olmaz.
Hele biri var ki daha düne kadar Ömer Selim Alan’ın ailesine bile dil uzatırken, bugün yere göğe sığdıramıyor.
Gerçi Ömer Selim Alan’ın bu konu ile ilgili açıklamasındaki; “Biz göreve geldiğimiz günden beri eleştiren bir basın mensubu bir anda değişiyorsa biz ona maddi güç vermişizdir. Basını takip eden ya da basının içindeki insanlar bunu çok iyi biliyor” sözleri her şeyi anlatıyor.
“Ömer Selim Alan deprem bölgesinde…”
“Ömer Selim Alan depremzedelerle iç içe…”
“Depremzedeler Kahramanmaraş’tan beyaz masayı aradı Ömer Selim Alan’a teşekkür etti”
Bazen deprem haberinden çok Ömer Selim Alan haberi görüyoruz.
Bu haber yapan arkadaşlara tek bir sözüm var?
Gazetecilik yapın, soytarılığa hiç gerek yok.
Mesela yaşanan felaketten ders alındı mı?
Zonguldak’ta şu ana kadar kaç tane bina deprem riskine karşı testten geçti?
Ruhsatsız olan binalar ne zaman yıkılacak?
Yaşanacak herhangi bir deprem ile ilgili bundan sonra Zonguldak Belediyesi nasıl bir tedbir aldı?
Yaşanan felaketler üzerinden aldığınız birkaç kuruşla artık mesleğin onurunu yerlerde gezdirmeyi bırakın!
Yoksa yarın bir gün yaşanacak bir faciadaki can kayıplarında Allah katında en az yetkililer kadar siz de sorumlu olacaksınız!
Üç beş kuruş alarak yalandan övgüler yağdırdığınız başkan sizi orada kurtaramaz!