Milletçe tasarrufa alışık olmadığımızın altını çizen Necip Taşkın, Devletin savurganlıktan vazgeçerek bunu yaygınlaştırması ve kalıcı hale getirmesi gerekir.
SUÇLU, KAMU ÇALIŞANLARI VE EMEKLİLER DEĞİL
Ekonomik olarak içinden geçtiğimiz zor süreçten memurun, emeklilerin, asgari ücretlinin, işçinin bir suçunun bulunmadığına ve bunun tek sorumlusunun Devleti yönetenler olduğuna dikkat çeken Taşkın, ücretlerin enflasyonu artırmadığını, enflasyon artışına neden olan asıl unsurların başka konular olduğunu söyledi.
TASARRUF TEDBİRİ KARARINI DESTEKLİYORUZ ANCAK…
Devletin aldığı tasarruf tedbirleri kararını desteklediklerini, ancak bunun körü körüne bir destek anlamına gelmediğini, memurun, emeklilerin ve asgari ücretlilerin refahının sağlanması açısından bir destek olduğunu belirten Taşkın, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
DEVLETİN SAVURGANLIĞI İSRAFTIR
“Gördüğümüz kadarıyla tasarruf tedbirleri içinde toplu sözleşme ile kazanılan bazı haklar da bulunuyor. Toplu Sözleşme kazanımları, Anayasa ve uluslararası iş, çalışma, hukuk normları çerçevesinde mevcut bazı yasal haklarla elde edilmiştir. Hukuki anlamda bu kazanımlar askıya alınamaz. Bu nokta da Sayın Hazine ve Maliye Bakanı ile aynı düşüncede değiliz. Kaldı ki ekonomiyi kamu çalışanları ve emekliler bozmadı. Devletin bizzat kendi savurganlığı ve yanlış ekonomik kararları bozdu. Örnek verecek olursak, SGK primlerle yönetilebilir bir yapı olmasına rağmen genel bütçeden SGK’ya kaynak aktarılması israftır. Büyük holdinglerin SGK ve vergi prim borçlarının silinmesi ve istisnalar uygulanması Devlet için israftır. Bakanlık binalarının sabaha kadar yanan ışıkları, bol bol harcanan suyu, resmi araçların özel işlerde kullanılması, resmi kurum ve kuruluşların suyuyla özel araçların yıkanması Devlet için israftır. Üç kişinin yapması gereken işe sekiz on kişinin yerleştirilmesi israftır. Kurumuna hiç uğramadan maaş alanlar Devlet için israftır. Şaşaalı tören ve karşılamalar ile pahalı hediyeler Devlet için israftır. Memur ve memur emeklileri güç koşullarda yaşam mücadelesi verirken Bakanlıkların lüks araç kiralamaları, lüks otellerde seminerler, konferanslar verilmesi, döviz üzerinden yurtdışı görevlendirmeleri, üst düzey yöneticilerin üç beş yerden “yönetim kurulu üyeliği” adı altında ballı huzur hakları almaları Devlet için israftır. Valilikler, Kaymakamlıklar ve Belediyelerin lüks tüketimleri israftır. Bakanlıkların kendi binaları dururken kiralık binalarda hizmet vermesi israftır. Bu örnekler çoğaltılabilir. Görüldüğü gibi sadece Devletin savurganlıktan vazgeçerek tasarruf etmesi halinde kamu çalışanları, emekliler ve asgari ücretlilerin refah içinde yaşaması sağlanabilir.
600 MİLLETVEKİLİ FAZLADIR, SAYI DÜŞÜRÜLMELİDİR
Kamu çalışanlarının ve emeklilerinin her geçen gün yoksullaştığı ülkemizde 600 milletvekili fazladır. Kaldı ki bu Milletvekillerinin her birine 3’er kişi istihdam hakkı veriliyor, bunlara ödenen maaş ve diğer sosyal ve özlük haklar birlikte değerlendirildiğinde bunun da israf olarak düşünülmesi gerekir.
TOPLU SÖZLEŞME İLE KAZANILAN HAKLAR ASKIYA ALINAMAZ
Temel insan hakları içerisinde yer alan sendikal haklar, Anayasa, ILO ve diğer uluslararası sözleşmeler kapsamında elde edilen kazanımlardır. Türkiye, temel insan hakları, iş ve çalışma hayatıyla ilgili uluslararası sözleşmeleri imzalayarak kabul etmiştir. Buna göre Anayasa’nın 90.maddesinin son fıkrası, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir, bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.” hükmünü içermektedir. Buradan hareketle Toplu Sözleşme kazanımları hiçbir gerekçe ile askıya alınamaz. Örneğin personel servislerinin kaldırılmasının düşünülmesi gibi Toplu Sözleşme ile karar altına alınan hükümlerin müzakere edilmeden tek taraflı olarak tasarruf tedbirleri içine alınması kabul edilemez. Bu, yasal hakkın tek taraflı olarak elden alınması anlamına gelir. Hukuk Devletinde böyle bir şeyin olması düşünülemez.
İNSANCA YAŞAMA HAKKI TASARRUFA KONU EDİLEMEZ
Hazine ve Maliye Bakanı’nın tasarruf tedbirleri kararına kadar yaptığı tüm açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde memur ve memur emeklilerine yapılacak olan maaş zamlarının da tasarrufa takılacağı anlaşılmaktadır. Halbuki memur ve memur emeklilerinin ücretleri enflasyona etki eden bir unsur değildir. Bunların refahının sağlanması da Devletin asli görevlerindendir. Dolayısıyla memur ve memur emeklilerinin ücretlerinin insanca yaşayabilecekleri bir konuma getirilmesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Zira 11 trilyon olan 2024 bütçesinden yapılması düşünülen tasarruf miktarı 100 milyardır. Büyük holdinglerin sadece birinin silinen vergisinden daha azdır. Memur ve memur emeklilerinin insanca yaşayabilmesi için yapılacak her türlü iyileştirme bile Devlete yük olmayacaktır. Bu nedenlerle iyi düşünülsün, dar ve sabit gelirli çalışan ve emekli mağdur edilmesin.”