Zonguldak Nostalji Grubu yazarlarından Yüksel Yıldırım Zonguldak gerçeğini bir kez daha ön plana çıkardı.
Devrekli Ethem Çavuş’un 14 yaşında başladığı madencilik hikayesinin anlatıldığı yazı gündem oldu.
İşte Yüksel Yıldırım’ın “Ethem Çavuş” hikayesi: “Devrekli Ethem Çavuş madenciliğe 14 yaşındayken devlet zoruyla başlar. 1867'de yayınlanan bir nizamname ile Ereğli ve civarındaki 14 bölge köylülerinin 15-50 yaş arası erkekleri madencilik yapmaya mecbur tutulurlar. Bu dönemde kömür ocaklarında çalışacak insan yoktur ve işçi sıkıntısına bulunan çözüm budur.
Kimin madene gideceğinden, işçilere yapılacak ödemeden ve maden işinden kaçmak isteyeceklerin cezalandırılmasından köylerin muhtarları sorumlu tutulur. Madene gidenler ayda 12 gün çalışacak, 12 gün de köylerinde kalabileceklerdir. Ayın 3 günü ise işçilerin maden ve köyleri arasında kat edecekleri yol için biçilen zamandır. Madencilikle mükellef olanlar emeklerinin karşılığında askerlik yapmayacak ve gelir elde edeceklerdir. Ethem Çavuş ve dönem arkadaşları aynı zamanda havza tarihinin ilk guruplu işçileridir.
Ethem Çavuş’un köyünde de seçimi muhtar yapar. Güçlü olanları ayırt etmek için güreş müsabakaları düzenleyen muhtar, kazananların arasından, ağırlığı yaklaşık 40 kilo olan küfeleri taşıyabilecekleri madenciliğe yazar. Bu yedi kişiden biri Ethem Çavuş’tur ve seçilenler hemen madene yollanır. Hatıratında bu sonu belirsiz yolculuk sırasında çok korktuğunu saklamayan Ethem Çavuş, etrafındakilere bakıp, sürekli birinin kaçmasını umut eder o ilk yolculukta. Kaçanın peşi sıra o da davranacaktır. Kimse kaçmaz ve hepsi 1890'ların başında bir zaman, madende küfeci olarak işe başlar.
Madenler bu dönem derinlere gitmeyen, yüzeye nispeten daha yakın bölgelerde kömüre ulaşılan yerlerdir. Yaşanan kazalar nadiren patlamalardan, sıkça göçüklerden kaynaklanır. Gördüğü ikinci ölümlü kazadan sonra Ethem Çavuş, madenden kaçar, ama nihayetinde ve mecburen kuyuya geri dönmek zorunda kalır. Bu dönem çalıştığı ocakta ödemeler al güllü basma ve Amerikan bezi ile yapılmaktadır. Bunları satmaya kalktıklarında işçilerin eline, ederin çok altında para geçer. Nakit para ödediği için geçtiği ve Gürcüler tarafından işletilen başka bir madenden, Ethem Çavuş hayatında ilk defa 12 mecidiye kazanır ve adeta “zengin” olur. Bu parayla, ailesine hediyeler alır, amcasının ve o sıralar vergi borcu yüzünden hapiste olan babasının borcunu öder.
İşçilerin bu dönem yedikleri çoğunlukla mısır unundan bir ekmektir. Etrafta doktor, hastane yoktur. Ödemeler sebep gösterilmeksizin kesilir, tam ödendiğinde de para çoğunlukla vergi borcuna gider. Bir defasında madencilerin “ateşnefes” dedikleri, grizu patlamalarından birine yakalanan Ethem Çavuş, kazadan su kanalına düşerek kurtulur ve 77 kişinin öldüğü kazadan sonra madenciliği bırakmaya karar verir, ama yine ve mecburen kuyuya geri dönecektir. Hayatı boyunca o kadar çok sayıda ve korkunçlukta ölüm görür ki, bir yerden sonra ölüm karşısında insanın hiç bir şey hissetmediğini söyler. Madenden dışarı taşınan ölülere bakıp sadece merak duyduğundan bahseder. “Nasıl yaralandı, taş neresine isabet etti?” gibi meraklar, ölüm karşısında hem üzüntünün, hem korkunun önüne geçmektedir. Kendisi de bir defasında madenden bir an evvel çıkma uğruna, kestirme bir yola girip göçük altında kalır. Saatler sonra ilk duyduğu kazma sesleri ve “Deli Ethem öldü, on saattir hayatta kalmış olamaz” sözleridir. Kendini toplayıp, ölmediğini seslenir kendisini kurtarmaya gelenlere. Derken kazma sesleri durur, elle kazılan topraktan bir el uzanır ve bacağını tutar. Göçük altındayken, ölümün insanı “ilk mezar”ında canlı yakalayınca daha korkunç olduğunu düşünür…
Madenlerde yapmadığı iş kalmaz: Küfecilik, saçcılık, kesicilik yapar, yük vagonu kullanır ve sonunda çavuşluğa yükselir. Yapmadığı tek iş vardır: Madenciler gazın birikmesini engellemek için madenin muhtelif yerlerinde ateş yakarlar. Ateş konulamayan yerleri kontrol eden işçiler ölüme en yakın olanlardır. Ellerinde bir değnek, değneğin ucunda ateş, gaz kontrolü yaparken irili ufaklı patlamalara maruz kalan bu işçilerdir ve yevmiyeleri diğerlerinin yarı katı fazladır.
Ethem Çavuş bütün bunları yazar Ahmed Naim’e anlatırken altmışlı yaşlarını sürmektedir ve 14 yaşındayken beraber madene gönderildiği guruplu yedi kişiden sadece ikisi hayattadır.
Ahmet Naim günlüklerinden…”