Kadına ve çocuğa karşı baskı, şiddet ve istismarın yoğun biçimde yaşandığı bu dönemde, kadınların ve çocukların haklarına yönelik her türlü müdahaleye karşı mücadelelerini kararlılıkla sürdüreceklerini Belirten Merve Kır şunları ifade etti:
“Kadına ve çocuğa yönelik şiddet, baskı ve istismarın hiç olmadığı kadar arttığı, şiddetle mücadele mekanizmalarının çalışmadığı, kadın ve çocukların kazanılmış haklarının ise gasp edilmeye çalışıldığı ülkemizde, neredeyse her gün yeni bir istismar olayı yaşanmaya devam ediyor.
Çocuğa yönelik taciz ve istismarın basına yansıyan son olayı ise Zonguldak'ın Çaycuma ilçesine bağlı Ahatlı Köyü'nde yaşanan olayda, 41 yaşındaki bir adamın 12 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu için tutuklandı haberi oldu.
Çocukların uğradıkları cinsel sömürü ve cinsel istismarı hâlihazırda tüm toplumlarda karşılaşılan trajik bir durumdur. Bu tür suçlar çocukların haklarının gerçek ve ciddi bir şekilde ihlali anlamına gelmektedir. Cinsel sömürü ve istismara uğrayan mağdur çocukların hayatlarında kalıcı ve zararlı izler toplumsal bir soruna dönüşerek hayat boyu devam etmektedir. Bu gerçekten hareketle çocukların cinsel ihmal, istismar ve sömürüden korunması temel bir insan hakkı olarak ele alınmış ve çocukların korunup kollanmasının devletlerin yükümlülüğü olarak insan hakları belgelerinde ifade edilmiştir. Birleşmiş Milletler çocuk hakları sözleşmesi (madde 19) "Taraf Devletler Çocuğun ana-babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suiistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye, ırza geçme dâhil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar", aynı sözleşme (madde 34 ) "Taraf Devletler, çocuğu, her türlü cinsel sömürüye ve cinsel suistimale karşı koruma güvencesi verirler." şeklindedir
Çocukların Cinsel İstismar ve Sömürüye Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (Lanzarote Sözleşmesi)'nin maddeleri de çocuğa yönelik cinsel istismar ve sömürüyü önlemeyi, cinsel suç mağduru çocukları korumayı, çocuklar açısından adaleti sağlamayı ve suç faillerine cezai takibat açmayı içerir.
Belirtilen her iki uluslararası sözleşme ve çok sayıdaki hak temelli uluslararası belge Türkiye tarafından da imzalanmıştır. Kuşkusuz uluslararası hak temelli belgelere taraf olmak kadar belgelerde öngörülen hakların yasal mevzuata aktarılması ve etkili bir şekilde kullanılabilir olması da gerekmektedir. Ne yazık ki Türkiye taraf olduğu sözleşmelerde öngörülen hakları iç yasal mevzuata dönüştürme ve etkili bir şekilde kullanılabilir hale getirme konusunda oldukça geri durumdadır. Türkiye'de çocuklara özgü bir yasal düzenleme mevcut olmayıp; çeşitli yasal mevzuatın içinde görünmez hale getirilmiş düzenlemelerle durum idare edilmektedir. Bu yaklaşımla Çocukluk durumu duygusal, ruhsal, psikolojik ve sosyal bağlamından koparılarak sadece takvim yaşına indirgenmektedir. Son yıllarda özellikle devletin gözetimi ve denetimi altında bulunan eğitim kurumlan, cezaevleri, bakım evleri ve benzeri yerlerde çocukların yaşadığı cinsel taciz ve tecavüz vakaları ile çocukların maruz kaldığı her türden şiddetin artarak devam etmesinin en önemli nedenlerinden birisi de çocuk haklarına dair bütünlüklü bir "Çocuk Hakları Yasası"nın olmayışıdır. Çocukların maruz kalması muhtemel hak ihlalleriyle mücadelede etkili olan önleyici ve koruyucu tedbirler ile kovuşturma ve rehabilitasyon konuları bütünlüklü olarak ele alınmadığı için benzer vakaların önümüzdeki günlerde de yaşanması muhtemeldir.
Siyasi iktidarın mevcut gerici politika ve uygulamaları ile çocuk ve kadına yönelik şiddet ve istismarın önünü açan söylemlerinin ve çocuk istismarının erken evlilik adıyla meşrulaştırma girişimlerinin arttığı, kadına ve çocuğa karşı baskı, şiddet ve istismarın yoğun biçimde yaşandığı bu dönemde, kadınların ve çocukların haklarına yönelik her türlü müdahaleye karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.”