80 yaşındaki Senem Çakır, bir alanda çöp toplarken domuz sanılarak tüfekle vuruldu. Olayın sonrası S.B, ilk ifadesinde Çakır'ı domuz sandığını ve kazara vurduğunu beyan etti. Ancak bu açıklama kamuoyunda öfkeye neden oldu. Özellikle S,B'nin bir insanın ölümüne neden olmasına rağmen yalnızca 30 gün ev hapsi alması, adalet sistemi olan güveni bir kez daha sarstı.
Mahalle sakinleri ve hayatını kaybeden Senem Çakır’in ailesi verilen cezanın yetersiz olduğu ve olayın üstünün kapatılmaya çalışıldığı iddiasıyla tepkilerini dile getirdi. Bir mahalle sakini, “Bir insanın domuz sandım diyerek vurmanın cezası sadece 30 gün ev hapsi olamaz. Adaletin bu şekilde işlenmesi, toplumun büyük bir adaletsizlik algısı oluşuyor. Ne güzel Zonguldak! İnsanı öldüreceksin, sonra evde yatacaksın. Böyle bir adalet anlayışı kabul edilemez!” dedi.
Senem Çakır’ın ölümüne sebebiye veren S,B'nin ise Birlik Mahallesi'nde ruhsatsız faaliyet gösterdiği iddia edilen Değirmenciler Kömür Fabrikasında çalıştığı öğrenildi. Bu fabrikanın, bölgede yaşayanı rahatsız eden ve çevreyi kirlettiği iddiaları uzun süredir mahalle halkı tarafından dile getiriliyordu. Ayrıca fabrikanın sahibi Osman Demirel'in S.B'nin cezai olarak müdahil olduğu ve verilen cezanın düşük erimesinde etkili olduğu iddiaları da gündeme geldi. Demirel'in, olay basında çok yer bulmasını engelleme ve süreci manipüle etmek için çeşitli girişimlerde bulunduğu da iddialar arasında yerini aldı.
Aileden Sert Tepki: "Adalet İstiyoruz"
Hayatını kaybettiğini Senem Çakır'ın evinde adaletin yerini bulamadığını belirterek tepki gösterdi. Çakır'ınoğlu, “Annem basit bir hata ya da kaza sonucu ölmedi. Bilinçsiz bir şekilde silah kullanmanın bedeli sadece 30 gün ev hapsi olamaz. Bu kişi serbest kalıp evde beklerken biz annemizi toprağa verdik. Bizim tek gücümüzün adaletin yerini bulması. Bu işi peşini bırakmayacağız, hukuki yollardan hakkımızı arayacağız" dediği belirtildi.
Zonguldak'ta hukukçular ve aktivistler de olayla ilgili endişelerini dile getirdi. Özellikle ruhsatsız kömür fabrikasıyla olan bağlantılı olduğu ve olayın kapatılmaya çalışıldığı iddiaları, hukuki sürecin yeniden değerlendirilmesi yönünde çağrılara yol açtı. Kamuoyu, olayın ayrıntılarının aydınlatılma
