AR DAMARI ÇATLAMIŞ TİP VE POLİTİPLER!..
‘Demokratikleşme’ hareketindeki patinajı, demokrasimizin çok genç olmasına bağlıyoruz.
Demokratik devletin alt yapısı olan özgür birey ve örgütlü toplum konusunda alt yapı oluşturamayışımız, içi boşaltılmış kavramlar etrafında toplanmamızdan kaynaklanıyor. Tarifler ciddi olmayınca, tatbiklerde zaman ve hedef kaybına neden oluyor.
Demokratikleşme sürecindeki gelişmelerin yavaşlığından, olumsuzluklardan moralimiz bozuluyor, ‘olmayacak galiba’ serzenişlerine geçiyoruz.
Hal bu ki, dünyadaki demokratikleşme sürecindeki devlet/milletlere baktığımızda, onların da bizim gibi ‘iki ileri bir geri’ gittiğini görmemiz mümkün.
Elbette biz, yazılı anayasası olmayan İngiltere ile kendimizi ‘kıyaslama ayıbı’ yapamayız.
Ancak, demokrasinin pestilini çıkarttığımız bazı uygulamalarımızda, adını yeni öğrendiğimiz ülkelerle aynı safta bulunmamız da ‘abesle iştigal’ değil mi?
Geçen hafta ‘yukarıda kurumsal mutabakat yok ki, aşağıda toplumsal mutabakat olsun’ demiştim.
Üzüm üzüme baka baka kararır. Yukarıdakiler ne yaparsa, aşağıdakiler onu taklit eder.
Yukarıda ‘parti içi rekabet, liyakate erişim içinse’, aşağıya sevgi/saygı/birlik olarak yansır.
Yukarıda parti içi rekabet, ‘rakip eksiltme’ uygulaması şeklinde gelişirse, aşağıya ‘parti küçük olsun benim olsun’ kafası hakim olur.
Dolayısıyla, ‘tüm otoriter rejimlere karşı olan demokrasi’, yönetenlerin kötü uygulamalarıyla, ulaşacağı son nokta olan despotizme göz kırpar; mutabakat, ‘sevgi-saygı-birlik’ gibi vazgeçilmez terimlerde kâğıt üzerinde kalır.
Toplumun yaşam kalitesiyle direkt ilgili-bağlantılı bu deyim/terimler; işsizlik, pahalılık, siyasi gerginlikler nedeniyle zaten törpülenmiş, şeklen ve temsilen değerlerini kaybetmiştir.
Velhasıl-ı,seçim süreç ve atmosferinde, ‘koltuğun deruhtesindeki atanmış’, ‘koltuk sevdasındaki seçilmiş’ ve ‘demokrasinin olmazsa olmazı seçmen’, bu çerçevede yöreye, ülkeye, dünyaya ve bir de aynaya bakmalıdır.
İçinde bulunduğumuz seçim süreci ve demokrasinin olmazsa olmazlarının tartışılıp uygulandığı evreler, sadece bu günün değil, gelecek nesiller için de bir ‘kurtuluş reçetesi’ mahiyetinde sınavlardır.
Seçilmiş, atanmış başta olmak üzere, toplum katmanlarını oluşturanların tamamı, ‘siyasi/ticari rant, lüks, avanta’ için verdikleri kavganın; milletin örgütlenmesi olan devlete zarar verdiğini unutmamalıdır.
Zararın külliyeni, geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz üzerinde olacaktır. Bu tarif ve tatbiklerdeki yanlış anlaşılma ve uygulamalar, ‘kötü alışkanlık’ olarak üzerlerine yapışacak, bu kötü alışkanlıklar, ‘örf/adet/gelenek’ olarak nesiller boyu sürecektir.
İşte size ‘demokratikleşme süreci’ çerçevesindeki yaşadığımız olumsuzlukların nedenlerinden biri…
İşte size ‘demokrasi’ yolunda ‘iki ileri bir geri’ görüntüsünün sebebi…
Lafa geldi mi, ‘demokrasi’ adına ‘attığında mangal da kül bırakmayanlar’ ‘samimi/cesur/ dürüstçe’ yaptıklarını bir gözden geçirsinler.
‘Seçilmiş, atanmış, iş insanı’, ‘keyfi/çıkarı/makamı’ için ‘devlet/millet’ mevhumuna verdikleri zararı ‘ahlak/hukuk/ demokrasi’ açısından inceleyip, kendileriyle yüzleşsinler…
Kızaran yüzlerini görmemeleri mümkün değil… Yine de kötü alışkanlıklarından vazgeçmiyorlarsa; yapacak bir şey yok… ‘Ar damarı çatlamış’ hal ve tarif, ruh ve vücutla uyum sağlamış demektir.
DOSTLUĞUN İCRAATA YANSIMIŞ HALİ…
İnsanların yaşam süreçlerinde oluşmuş ve olgunlaşmış ‘iş/oluş/hareketler’ vardır.
Ortak değerler çerçevesinde oluşturulan bu bütüne ‘sosyal bünye’ diyoruz.
Sosyal bünye çerçevesindeki insanlar arasında ‘dostluk’ dediğimiz bilinçli ve çıkarsız sevme gibi bir olgu gelişir.
Bu ‘karşılıklı sevme’ şeklinde şekillenir ki, kesinlikle içinde ‘riya’ olamaz.
‘Dostluk’ çerçevesinde şekillenen arkadaşlıklar, yaşama daha sıkı tutunduğu gibi, insani değerlerde buluşma coşkusu ile topluma örnek olma içgüdüsünü arttırır.
Kızılay Zonguldak Şube yönetiminde çok kısa bir süre de olsa birlikte çalışan bu ekip, dostluklarını her halükârda devam ettiriyorlar.
Önceden planlı olduğu için havanın kar yağışlı olması bile etkinliği bozmadı. Hava muhalefeti ve şehir dışındakiler katılamadı elbette.
Çaydamar da Mustafa Bıyıklı dostumun Cansu tesisinde ki kahvaltı gerçekten muhteşemdi.
Gönül sıcaklıklarının ısıttığı mekân da, şömineye bile ihtiyaç yoktu aslında.
Allah, herkese böyle güzel dostluklar ihsan eylesin.
TÜRK FUTBOLUNDAKİ ÇETREFİL!..
Türk Futbolu, bu gün içinde bulunduğu ‘çetrefil’ hal gibi bir durumda olmamıştı.
Maçlardaki hakem hataları, kulüp yöneticilerinin tartışmaları, TV atışmaları bile ‘önem/özelliğini’ kaybetmiş durumda.
Olaylar her geçen gün büyüyor.
Ankaragücü Kulüp Başkanı Faruk Koca, Rizespor maçı sonrası orta hakem Halil Umut Meler’e yumrukla saldırıp darp ediyor.
İstanbulspor Kulüp Başkanı Trabzonspor maçında takımı sahadan çekiyor.
29 Aralık’ta Suudi Arabistan’da oynanacak Fenerbahçe- Galatasaray kupa maçı erteleniyor.
İşin ilginç yanı, Futbol Federasyonu Başkanı istifa etmiş, ancak; koltuğun yeni sahibi belirlenemiyor.
Rivayet o ki, Futbolumuzun tanınmış ve düzgün isimlerinden biri olan Mustafa Denizli getirilecek.
Denizli İzmir Altay ile adını duyurmuş, sonra üç büyükler dediğimiz kulüpler ile şampiyonluk yaşayıp, adını altın harflerle futbol tarihimize yazdırmış bir isim.
İnsanların sadece spor da değil, her sektörde ‘siyasi yandaş’ değil, ‘liyakat/ehliyet’ paralelinde yönetici aradıkları bir dönemdeyiz.
Liyakatin ‘derkenar’ edildiği bir ortamda siyaset, ekonomi, spor ve sosyal hayattaki durumumuz malum.
Mustafa Denizli, ‘denenmeye değer’ isimlerden biri…
ÇATES ‘A SANTRALİ’ ENERJİ MÜZESİ OLSUN
Türkiye Endüstri Tarihinin anıt eserlerinden olan Çatalağzı Elektrik Santrali /ÇATES A (Işıkveren) binasına sahip çıkıp, ‘Enerji Müzesi’ haline getirilmesi için başlatılan kampanya devam ediyor.
Türkiye de Cumhuriyet döneminde inşa edilen santrallerden ilki olan ÇATES A’nın restore edilip yeniden işlevlendirilmesi konusunda gayret sarf edenlere başka Şenol Hakan Kutoğlu Hocam olmak üzere teşekkürler.
1848’de Türkiye’nin endüstri devrimini başlattığı Zonguldak’ta kurulan bu santralden İstanbul’a elektrik bağlantısı sağlandığı gerçeği unutulmamalıdır.
Endüstri mirası durumundaki bu bina bu gün itibarıyla çürümeye terk edilmiş durumdadır.
Büyük ihtimalle, çürüyen bine yarınlarda Zonguldak Valiliği eski binası ve TTK İşçi Müdürlük binası ile Kömüre giden demiryolu hatırasını yaşatan 5 ayaklı üst geçit Fevkani Köprüsü gibi yıktırılacaktır.
Kampanyayı başlatanlar, bölgede kömür/enerji başta olmak üzere, iklim krizini anlatan bir müze yapılmasını istiyor.
Geçmişle gelecek arasındaki köprü durumundaki tarihi yapıların korunup kollanması konusunda hepimize düşen görevler olduğunu unutmamak zorundayız.